Gözümüz saatte söyleştik hep,
Koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık.
Hep yetişecek biryerler vardı
Aranacak adamlar, yapacak işler....
Bir sonraki günü telaşı bir öncekine bulaştı.
Başkalarının hayatı bizimkini aştı.
Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine
Kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu
veya yavuklu busesiyle uyanma düşlerini
Ha babam erteledik.
20’li yaşlardayken 30’lara kurduk saatin alarmını
30’larımızda 40’lara, belki sonra 50’lere....
Lakin öyle karmaşık kurgulanmışki hayat,
Kuşlukta uyanma fırsatı sunduğunda size,
Artık uyku girmez oluyor gözlerinize....
Doyasıya söyleşmek,
Telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğunuzda,
Söyleşecek, sevişecek kimsecikler kalmıyor yanınızda....
Özenle sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz;
Vakit gelip sandıktan çıkardığınızda,
Birde bakıyorsunuz ki,
Tedavülden kalkmış.
* * *
Ömür şiirinde bu şekilde anlatıyor insan hayatını Orhan Veli Kanık.
Özenle saklanan bir sarı liraya benzettiği ömrün, vakit gelip sandıktan çıkardığınızda aslında tedavülden kalktığını söylüyor.
Manası öylesine derin ki…
Az sonra 365 günlük zaman dilimini geride bırakırken, yarına ömrümüzde kaç günün kaldığını bilmeden yürüyeceksiniz.
Ya yarın olmayacak, ya da…
Düşünsenize bir saatli bomba.Tık tak tık tak, gidiyor gerisin geri.
Patlamaya kaç kaldı, kim bilir belki son saniye.
İnsan bilseydi ömür yolculuğunda zamanın kalan dilimini, son nefese kaç yıl, kaç ay, kaç hafta, kaç gün, kaç saat, kaç dakika kaldığını.
Düşünmesi zor değil mi?
Bir yılı geride bırakırken kalanları mı hesap etmeli, yoksa gidenin mi muhasebesini tutmalı.
Ben bilemedim, ya siz…
Ya da en yakınınızdakinin ömür sermayesinden tükenenler, ne zor değil mi?
Geçen zamana bakıp, bu güne şükretmek, yarına ise canın ve cananların kıymetini bilerek yürümek değil mi mühim olan.
Gözünü para bürümüş insanlığımıza bir an olsun soluk aldırma vakti aslında her yeni yılın başlangıç vakti.
O yüzden her anı huzur ve mutlulukla dolu anlar dileyelim kalan sermaye için.
Yeni yılınız nasıl olursa olsun huzurla dolsun!