(Yalnız benim için bu konularda olumlu bir durum vardı, Ben Ortaokuldan beri pek çok tarihi roman, polisiye roman vs. okumuştum. Bu okuduklarımın bana çok faydası oluyordu. O edindiğim bilgiler burada çok işime yarıyordu. Ayrıca büyüklerimizi can kulağı ile dinler, onların konuşmalarından çıkardığım şeyler de dernek içindeki uygulamalarımızda çok faydalı oluyordu.)
“Teşkilat ve teşkilatçılık bizde, merkezden olmadığı için. (Teşkilatı bir fabrikaya benzetecek olursak) Kaabiliyetli ve teşkilatçı olan kişilerin bulunduğu yerlerde bu teşkilat (fabrika) o kişilerce baştan kurulmakta, işletilmekte, tam rayına oturacağı sırada o kişi çeşitli sebeplerle oradan ayrılmakta, yeni gelen kişi ve kişiler ise eskinin bıraktığı yerden değil, yeniden temelden başlamaktalar.”
“İyi bir teşkilatçılık olsa, merkezi otorite olsa, teşkilatın nasıl olacağı merkez tarafından bildirilerek, merkezden yapılan araştırmalar-tecrübeler şubelere iletilse, fabrika merkez tarafından kurulmuş olur. Şube yöneticileri ise, sadece kolu çevirmekle yetineceklerdir. Bu çevirme işi hızlı veya yavaş olacak ama teşkilat merkezden kurulmuş olduğu için o kişiler tarafından yıkılmayacaktır. Sol ve Mücadelecilerle Nurcular elemanları tek tek alıp gözden geçirmekte, yavaş yavaş bilgi vermekte, bazı gelenekleri yerleştirdikten sonra yukarıya doğru çıkmasına müsaade etmektedirler. İşe yaramayan elemanları atıp arıza meydana getirmelerine mani olmaktalar.”
(Burada aksaklık ve eksiklik olarak gördüğüm konuların temelinde Ülkücü olarak harekete katılan insanların yeteri kadar eğitim alamadıkları ve hareketin fikriyatını özümseme konusunda yetersiz kalıyor olmaktan ileri geliyordu. Burada denilebilir ki, “Madem dernekte yetkiliydiniz, siz eğitim yapsaydınız, derneğe gelenleri bilgilendirseydiniz?” Çok haklı bir soru; Fakat şurası unutuluyor, Dernekte eğitim ve seminer verilmiyor değildi. Haftada bir seminer ve diğer günlerde de sohbetler oluyordu. Bu sohbet ve seminerler çok planlı bir şekilde yapılan şeyler değildi, o günlerde nelere ihtiyaç duyuluyorsa o konularda konuşuluyor ve sohbet ediliyordu. Yahut ta ağabeylere müracaat ediyor “bize bir seminer verseniz, sohbet toplantısı yapsanız” diyorduk. Onlar da kendi kafalarına ve kendi bilgi birikimlerine göre seminer-sohbete katılıyorlardı. Bu sohbet ve seminerlerin konusu, biraz tarih, biraz dini bilgiler, biraza da hatta çoğunlukla Komünizm ve ona karşı verilen mücadeleyi kapsıyordu. Zaten bizim de vaktimizin çoğu komünistlerin faaliyetlerini ve terör olaylarını konuşmakla geçiyordu. Sonradan anladık ki ve zamanla görecektik ki bütün bunlar ve yaptığımız faaliyetler çok yetersizmiş. )
“Bizim ise; Teşkilatımız herkese açık, her türlü insan gelmekte, onların eğitimi ve yetişmesi umumiyetle mümkün olmamaktadır. Ümitsizlik ve tatminsizlik dolayısıyla en faal üyeler bile pasifize olmaktadırlar. Kendini yetiştirebilen, durumu kavrayabilenler kendilerini yenileyebilmekteler. Okumayan, düşünmeyen, incelemeyenler ise dernek yöneticiliği de yapmış olsalar bile evlenince-işe girince bu işlerden çekilmektedirler. Elinde silah en ön saflarda vuruşan kişilerin çoğunun kabuğuna çekildiklerini görmekteyiz. Bu kişiler ferdi olarak mücadelelerine belki devam etmekteler ama bu da merkezi otoriteden yoksun olduğu için faydalı olmamaktadır.”
“Bilindiği gibi Yozgat’ta MHP, Ülkü-Bir, BÜD, Ülküm ve Ülkücü İşçiler Derneği vardır. (1976 yılı itibariyle) Gerçi bir Milletvekili çıkmıştır ama MHP’nin bu güne kadar hiçbir varlığı olmamış, üye kaydı yapılmamış, defterler muntazam tutulmamıştır. 1969 Seçimlerini yalnız başına Servet Bora faaliyet göstermiş, il ve ilçelerde çeşitli faaliyetlerdebulunmuştur. 1969 Seçimlerinden sonra Salihli’ye nakletmiş ve İl boş kalmıştır. Bu arada 1970 de İlimizde büyük bir miting yapılmış, mitingi Ülkücüler, Mücadeleciler ve klasik Milliyetçiler ortaklaşa yapmışlar fakat propaganda da Ülkücüler-Komandolar yaptı olarak bilinmiş ve halen de bilinmektedir.”
(Yukarıda bahsedilen “1970 de İlimizde büyük bir miting yapılmış,” derken, o tarihte yani 1970 yılında Yozgat’ta 2 meydan toplantısı yapılmış ilk meydan toplantısı Haziran ayında yapılmış, bu toplantı Yozgat’ta bulunan tüm çeşitli Milliyetçi kuruluşlar katılmışlardı. İkinci Meydan toplantısı ise yukarıda da belirttiğim gibi Temmuz ayında o zamanki teşkilatımız olan “Genç Ülkücüler Teşkilatının” kuruluşu ve Ülkücü hareketin tanıtımı amacıyla Ülkücü olarak bilinen ağabeyler tarafından yapılmıştır. O günlerde anlatılanlara ve bizim de dinlediklerimize göre birinci meydan toplantısı da sanki Ülkücüler yaptı şekline algılanmış ve öyle kalmıştır.)
“Miting neticesi büyük bir kalabalık kitle GÜT’e (Genç Ülkücüler Teşkilatı) üye olmuş, derneğin üyesi 500’e yükselmiş, mitingin heyecanı geçtikçe derneğe gelip gidenlerde azalmaya başlamış, iki kişinin fiili çalışması ve 8-10 kişinin devamlı gelip gitmeleriyle dernek küçük bir gurubun eline kalmıştır. Teşkilat ve teşkilatçılık tecrübesi olmayan bu gurup bilmeden faaliyet yapmış, zamanla dernek üyeleri artmış, faaliyetler çoğalmış, seminerler artmış ve 1972 yılına doğru gelinmiş. Seçimlerden önce F. Eyüboğlu çeşitli vesilelerle derneğe yardımlarda bulunmuş, fakat o günün dernek yöneticileri “derneğe etki etmek istiyor” düşüncesiyle onu uzaklaştırma yoluna gitmişler. Konu ile ilgisi olmayan iki kişi adına Albay’a “
(O günlerde Genel Başkan Alparslan Türkeş için Albay tabiri kullanılırdı. O mektubu da Genel Başkana Fuat Eyüboğlu’nun adaylığına karşı çıkanlar tarafından Kenan Eroğlu ve Aziz Erbaz adına yazıldığını tahmin ediyorum.)