Akdağmadeni Nüfus Müdürlüğü’nden emekli olduktan sonra doğayla iç içe vakit geçirmeye başlayan Yıldırım, ormanda karşılaştığı doğal şekilli odun ve kökleri sanata dönüştürmeye başladı.

Hepsi kendine özgü şekiller taşıyor
Bizim oralar ormanlık, sık sık pikniğe gider, dolaşırdık ama hiçbir zaman oradaki dalları, kökleri toplamazdık, diyen Yıldırım, bir gün fark ettiği doğal figürlerin peşine düştüğünü ve her birinin kendine özgü şekiller taşıdığını belirtti. Zamanla bu doğal formları bir araya getirerek lamba, ayna ve saat gibi estetik ürünlere dönüştürmeye başladı.

Sanatını şekillendirirken temel bir ilkeye bağlı kaldığını vurgulayan Yıldırım, “Bulduğum ağaca ben şekil vermiyorum, onun doğal şekline kendimi uyduruyorum,” diyor. Yaş ağaç kullanmadığının da altını çizen sanatçı, yalnızca doğada zamanla kurumuş, formunu koruyan ağaçları değerlendirdiğini belirtiyor.

Sadece Akdağmadeni’nde yetişiyor
Meşe ve çam kökü gibi bilinen türlerin yanı sıra, yalnızca Akdağmadeni'ne özgü karamaz ağacını da kullandığını söyleyen Yıldırım, “Bu ağaç sadece burada yetişiyor, kendine has bir dokusu ve görünümü var” diyor. Ayrıca ardıç ağacından da özel çalışmalar yaptığını ekliyor.

Doğaya duyduğu saygıyı eserlerine de yansıtan Yıldırım’ın işleri büyük beğeni topluyor. El emeğiyle şekillendirdiği parçalar, yöredeki vatandaşların yoğun ilgisini görüyor.





