Akran zorbalığı ve çocuk çeteleri

Abone Ol

Başımıza gelmeden bilmiyoruz ya da farkında olmuyoruz… Ankara’da 1. sınıfa giden yeğenim, 2. sınıfa giden bir kız çocuğu tarafından -evet, yanlış okumadınız- ilkokul 2. sınıfa giden bir kız çocuğu tarafından teneffüste şiddete uğradı. Boğazı sıkıldı, tekmelendi, “Sen eziksin!” demiş bir de çocuk…
Okula koşarak giden yeğenim şimdi okula gitmek istemiyor.
Okul müdürü, güvenlik kameralarının “puslu” olduğunu söyledi. Yok artık! Güvenlik kameraları nasıl puslu olur çocuklar güvende değilken?
Senin kıyamadığın, gözünün içine baktığın yavruna birileri gözünü kırpmadan şiddet uyguluyor.
Bunu sosyal medyamda yazdığımda o kadar çok aile yazmış ki, inanamadım. O kadar artmış ve önüne geçilmez bir hâl almış zorbalık…
Ne oluyoruz yahu? Neler oluyor?
Kimi merdivenden itilmiş, kimi salıncaktan, kimi okulun tuvaletinde şiddet görmüş. Tuvalette şiddet gören bir çocuğun videosunu gördüm; annesi “Ne oldu okulda bugün?” diye sorunca çocuk o kadar korkmuş ki… İlkokula giden çocuklar gelip boğazını sıkmış, “Bize her gün haraç vereceksin” demişler.
Bu çocuklar “haraç” kelimesini nereden biliyor, daha ilkokuldalar! Kafayı yememek elde değil.
Başka bir okulda çocuk şiddete uğruyor, okul müdürü şiddet gösteren çocuklar için “Fen lisesini kazanacak potansiyeldeler” deyip şiddeti mazur görüyor. “Ağzımızın tadı bozulmasın” diyor kısaca.
Nerede o masum çocuklarımız? Niye şiddete bu kadar meyilli oldular?
Akran zorbalığı yüzünden kaç çocuk vefat etti?
Ne yapacağız, nasıl durduracağız bu zorbalığı?
Aileler tedirgin, yürekleri ağızlarında; okulları güvenli bulmuyorlar.
Milli Eğitim Bakanı “Çocuklar Pakistan ile ilgili bilgi sahibi olsun diye çabalıyoruz” dedi.
Sayın Bakan, Pakistan’dan daha öncelikli bir meselemiz var: Her okulda, her yaşta bir zorbalık var. Bunun için bir çaba var mı?
Bu yükü sadece okula ya da öğretmene yüklemek doğru değil tabii ki. Aile ilk sırada geliyor. Çocuk her şeyi ailede görüyor; eğitim ailede başlıyor.
“Arkadaşın sana vuruyorsa sen de ona vur!” deyip zorbalığın ateşini yakıyorlar.
“Bizim çocuğumuz yapmaz!” diyerek gerçeği kabul etmeyen aileler var.
Yeğenim hayatla yeni tanıştı. Ona kötü insanların da var olduğunu anlatmaya çalıştık.
“Şiddet gördüğünde çığlık at, öğretmenine söyle.” dedik; “Sen de vur, kır, dök.” demedik.
Çocuk çeteleri… Çocuk ve çeteyi aynı cümlede kullanmak bile facia!
Ahmet Minguzi cinayeti hepimizi derinden etkiledi.
Ahmet Minguzi’nin annesi Yasemin Minguzi o kadar güzel bir duruş sergiledi ki…
Hem oğlunu kaybetti, içine ateş düştü, bir de ölüm tehditleri aldı. Yüzsüzlüğe bakın!
“Ben hepinizin çocukları için savaşıyorum.” dedi - ve gerçekten savaşıyor da.
Karar mahkemesinde iki sanık serbest bırakıldı. Adalete bakın!
Yasemin Minguzi “Ben artık ilahi adalete güveniyorum.” deyip ağladı.
Bu görüntüyü ölene kadar unutmayacağım.
Hala sokaklarda kol geziyorlar, hâlâ birilerinin evine ateş düşürüyorlar, hâlâ pırlanta gibi çocukları koruyamıyor, kurban ediyoruz.
Asla pişmanlıkları, üzüntüleri olmayan sadistler bunlar.
Suç oranı, şiddet, çocuklara kadar indi.
Bu normal mi? Bu olağan mı? “Vah tüh” deyip kenara mı çekileceğiz?
Biz akran zorbalığını bilmezdik. Böyle büyümedik, böyle büyütülmedik.
Koca bir nesli akran zorbalığına, çocuk çetelerine kurban edemeyiz. Bunun çözümü, çaresi olmalı.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutluyorum.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnetle, saygıyla, özlemle anıyorum.
İlelebet Cumhuriyet!