Gönüllerimiz Gazze için çarparken çağın muhacirleri olan Doğu Türkistandaki Çin zulmünü unutmayalım…
Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti'nin kuruluş yılı olan 12 Kasım 1933'de sancaklarına "İslamiyet Azadiyet Adalet ve Uhuvvet" yazarak, 4 ana esas üzerine bir devlet kurduklarını dünyaya ilan etmişlerdi.
Kaşgar'da 12 Kasım 1933 tarihinde kurulup yıkılan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti tekrar 12 Kasım 1944’de Gulca'da kurulmuştur. Tekrar Rus ve Çin işbirliği ile 1949 da Çin işgaline geçmiştir.
Bu nedenle, iki Uygur Cumhuriyetinin kuruluş yıl dönümü “Doğu Türkistan Milli Günü" olarak kutlanmaktadır.
12 Kasım 1933 Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin ve tekrar yine 12 Kasım 1944 Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin Kuruluşunun yıl dönümü ve bu çifte cumhuriyetimiz, Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketinin meşruiyetini ve haklılığını ispatlayan yegâne tapusudur.
Bugün anavatanlarında yalnızlaştırılan ve Çin’in devasa nüfusu içerisinde “egzotik” etnik unsurlar hâline getirilen 40 milyon Uygur Türkleri, günümüzde dünyada örneğine pek rastlanmayan otoriter rejimlerden birinin sömürge tebaası konumundadır. Tibet ve İç Moğolistan gibi bölgelerde de benzeri uygulandığı gibi, Doğu Türkistan’da da Müslüman Türklerin yüzlerce yıllık kültürel kimliği, dili ve dini inançları tehdit altındadır.
Doğu Türkistan’da sivil, siyasi, ekonomik ve sosyal haklar noktasında yaşanan insan hakları ihlalleri; keyfî tutuklamalar, işkence ve idam, Doğu Türkistanlı genç kadınların Çin’in batı şehirlerine zorla transfer edilerek ağır şartlarda çalıştırılması, işe alımlarda ve sağlık hizmetlerinde ayrımcılık şeklinde görüldüğü gibi; “iki dilde eğitim” politikasıyla Uygur dilinin tasfiye edilmesi, ibadet yasakları ve seyahat hakkının kısıtlanması şeklinde de tezahür etmektedir.
Bugün, Uygur ve diğer Türk toplulukları, Çin'in soykırımına karşı mücadelelerini sürdürmekte. Bu zulmün son bulacağı ve Uygur halkının özgürce yaşayabileceği Üçüncü Doğu Türkistan Cumhuriyeti, bölgenin ebedi barışı için şart olmuştur. Gök Bayrak'ın tekrar hür bir şekilde dalgalanmasını nasip etmesini Yüce Allah'tan diliyorum.
Bu vesilesiyle Doğu Türkistan mücadelesinin tüm kahramanlarını, şehit ve gazilerini saygı ve rahmetle yâd ediyorum.
Gebze’de Sahnelenen Tiyatro Oyunu’nda Uygurların Feryadı Yankılandı
Uygur Medeniyet Merkezi’nin desteğiyle Nuh Tiyatro Topluluğu’nun sahnelediği “Özgürlük neydi? Mavi Gök Nerede?” adlı tiyatro oyunu Gebze Kültür Merkezi’nde izleyicilerle buluştu.
Uygurlar örneğinden Türk halklarının kimliği, dili ve kültür mücadelesini konu alan tiyatro eseri, sanatseverlerden tam not aldı. Aynı zamanda yok edilmek istenen Türkçe’nin sesini ve suskunluğundaki çığlığı da sahneye taşıyan “Mavi Gök Nerede?” adlı oyun; dramatik ve toplumsal bir anlatımla, dilleri, kimlikleri ve kültürleriyle var olma mücadelesi veren Uygur halkının yaşamından dokunaklı kesitler sunmakta.
Orhun Yazıtları ve Kültigin’in sözleriyle başlayan oyun, düşünce insanı Alev Alatlı ve Mariya İvanka’nın dayanışmayı sergileyen konuşmalarından mesajlar sonrası oyun başlar. Bazen müzikle, bazen şiirler, bazen de sessiz kalarak sergilenen oyun hem estetik hem de düşünsel olarak izleyicilerde derin bir iz bıraktı. Nitekim şiir ve müziğin uyumlu birlikteliğiyle, Türkçe şarkı söylediği için gözaltına alınan Uygur kızın ve onun ailesinin dramatik yaşamından kesitler sunan tiyatro oyunu, gösteri sonunda salonu dolduran izleyiciler tarafından dakikalarca ayakta alkışlandı.
Mustafa Heyit, ailenin büyüğüdür. Yusuf Heyit ve Türkiz Heyit adlı iki çocuğu vardır. Kız çocuğu Türkiz, Tıp Fakültesi son sınıfında okuyorken, “beyni zehirlendiği” gerekçesiyle toplama kampına götürülüyor. Türkçe şarkı söylediği için tutuklanan Uygur kızı Türkiz, kampta yapılan işkence ve baskı sonucu akli dengesini kaybetmiş. Ailenin yaşadığı evin duvarında meşhur Uygur ozanı Abdurrehim Heyit’in de fotoğrafı asılı. Aile fertleri bir gün onun da kızları ile birlikte serbest bırakılacağına inanıyorlar.
Yusuf Heyit ve kardeşi Türkiz’in hikayesi etrafında “Dilde, işde, fikirde birlik” ülküsünü merkeze alarak gelişen tiyatro oyununun sonunda, konuklara “nan” denilen geleneksel Uygur ekmeği ikram edildi. Milli giysiler ve doppalar sergilenerek Uygur kültürünün tanıtıldığı etkinlik, Dünya Uygur Hareketi Başkanı Rabia Kadir ve Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı İsmail Cengiz’in kültürel direnci ifade eden mesajları ile son buldu.
Nuh Tiyatro Topluluğu tarafından hayata geçirilen oyunda Fevzi Türkmen, Selami Çiçek, Gökhan Nair, Buğra Kocabacak, Resul Bal, Ferda Avcıoğlu, Nazmiye Samast, Mina Çanakçı, Sudem Güven, Berat Güzeloğlu ve Ceylin Layık rol alıyor. Tiyatro eserinin yönetmenliğini Mehmet Akif Çanakçı, müzik direktörlüğünü ise Funda Avcıoğlu yapıyor.