Bugün 13 Mayıs... Takvim yaza yaklaşıyor ama Yozgat gibi Anadolu’nun birçok köşesinde bahar hala kararını verememiş gibi.
Güneşin sıcağıyla umutlanıyor insan, ardından bir dolu yağıyor, ardından fırtına savuruyor kurulan hayalleri. Sonra ansızın bir yağmur damlası düşüyor toprağa ve ardından gökyüzü tekrar açıyor.
İşte hayat da böyle değil mi sevgili Yozgatlılar ya da kendini Yozgatlı hissedenler.
Mevsimler gibi değişiyor insanın hali. Bir gün içi içine sığmazken, ertesi gün suskun bir gökyüzüne benziyor yüreği. Bazen sevinçle açıyor gönül penceresi, bazen acıyla kapanıyor. Tıpkı Anadolu’nun havası gibi; insanı da dengesiz değil, derinlikli.
Rahmetli dedem derdi ki: “Gönlün kışı uzunsa, baharı kıymetli olur.”
Anadolu’nun her köşesinde buna benzer kıssalarla büyür çocuklar. Çünkü burada sabretmek, susup beklemek, dua edip dayanmak bir kültürdür.
Bahar, burada yalnızca çiçeklerin açması değildir. Bahar, yüreğin yeşermesidir.
Yozgatlı bilir, kar ne kadar sert düşerse düşsün, toprak sonunda filiz verir. Çünkü bu toprakların insanı, acıyı da sevinci de sessizce yoğurur yüreğinde. Anadolu insanı, baharı gökyüzünden değil; bir tebessümde, bir selamda, bir yudum çayda bulur.
AŞK DA BU TOPRAK GİBİ SADEDİR
Anadolu’da aşk, gösterişli değildir. Bir bakışta, bir el uzatışta, bir kapı eşiğinde bekleyiştedir. Yozgat’ın sokaklarında, tarlalarında, kahvehanelerinde nice gizli sevdalar, yarım kalan mektuplar, bir ömür süren hasretler taşınır. Aşk burada dillendirilmeden de yaşanır. Çünkü burada aşk, sevdiğinin yolunu gözlemektir; kalbinin köyüne onun adını kazımaktır.
Bugünün ilişkiler dünyasında hızlıca başlayan, hızlıca tükenen bağlar arasında, Anadolu aşkı sabırla yoğrulan bir dostluk gibidir. Göz göze gelince yeten, el ele tutuşmasa da gönül gönüle yürüyen bir sevgidir.
Fırtına mı koptu? Anadolu insanı bir tas çorbayla komşusuna koşar. Soğuk mu bastı? Sobasının başına yalnızları buyur eder.
Çünkü burada muhabbet, bir ısınma biçimidir. İnsanı sarar, ruhu ısıtır.
Yozgat’ta hala kapısını kilitlemeden yatan yaşlılar var. Çünkü bilirler ki muhabbeti olanın kapısı açık, gönlü rahattır. Gülüşler pazarda, selamlar camide, hatır sormalar sokakta büyür bu şehirde. Gönül dilini bilen, söz söylemeden de anlar derdini.
Bugün dışarıda hava güneşli olabilir.
Ama asıl mesele, içimizde bahar var mı? Birbirimizin halini sormayı, yaşlıların elini öpmeyi, çocuklara merhaba demeyi hatırlıyor muyuz hala?
Yozgat’ın taş sokaklarında yürürken, selam veren bir nineye “günaydın” diyebiliyor muyuz?
Anadolu insanı böyle güzelleşir; küçük iyiliklerle, içten tebessümlerle, samimi bakışlarla.
GÖNÜL MEVSİMİ HİÇ BİTMESİN
Baharın gelişi, sadece takvimde değil, yürekte hissedilirse kıymetlidir.
Güneşin açtığı bir günde değil, kalbin ısındığı bir sözde baharı yaşar insan.
Anadolu insanına selam olsun…
Soğukla sınanırken dostunu unutmayanlara,
Bir tas çorbayı paylaşanlara,
Mektubunu yüreğine yazanlara,
Yarına dair umudunu kaybetmeyenlere,
Ve en çok da… Baharı içinden eksik etmeyenlere…