Anılarla Mazideki Yozgat-38

Abone Ol

Rahmetlik babam Sıddık Cenan 1969 yılında beni Ticaret Lisesine kaydettirmek üzere götürdü. O zamanki Ticaret Lisesi Eski Pazar Mahallesinde Devrim İlkokulunun olduğu yerdeydi. Okul idaresine babamla gittik. Öğretmen bana bir soru sordu. Rahmetlik babam cevap verdi. Öğretmen babamı azarladı. Ben sana sormadım çocuğa sordum dedi. Babam o an çok üzüldü. Zaten çok hasta idi. O an okulda okumaya hiç hevesim kalmadı. Öğretmenin böyle demesine ben daha çok üzüldüm. Rahmetlik ciğerlerim babam oğlum sana sormuş sen cevap ver dedi. Ben cevap verdim. Kaydımı yaptırıp babamla birlikte eve geldim.

Aradan bir ay geçti geçmedi babam gece yarısı aniden sancılandı. Yatağın içinde acılar içinde kıvranıyordu ki eliyle göğsünü parçalıyordu. Bir yandan da Allahu Ekber diye zikir çekiyor kelime-i şahadet getiriyordu. Hemen Dr. Nedim Bey’e koştum. Babam perişan doktor bey ne olur çabuk yetiş dedim. Nedim Bey: “Yavrum hemen geliyorum biraz bekle üstümü giyeyim hemen gidelim dedi. Nedim Bey’in Opel taksisi ile eve geldik. Büyük ihtimal 3 tane damarında tıkanıklık var. Ben şimdi bir iğne yapayım ağrısı biraz geçer dedi. Hastanenin ambulansını aradı, hemen gelmesini söyledi. Bana da gider gitmez şu iğneleri hemen yapsınlar diye reçete verdi. Ben sabah gelir gerekeni yaparım dedi gitti.

Az sonra Devlet Hastanesinin Lord Rower jipi geldi. Babamı ona bindirdik. Hastaneye götürdük. Rahmetlik babamı sırtımda ikinci kata çıkardım. Orda bir odaya yatırdık. Ordaki hemşire hanımlar sız dışarı çıkacaksınız. Hastanede müfettiş var o kızıyor dedi. Ben hemşirelere şu yazılı iğneler acil hemen yapılacak dedim. Elimden reçeteyi aldılar biz iğnelerini hemen yaparız dediler. Beni gönderdiler.

Sabah olunca beni Dr. Nedim Bey çağırdı. Ben sana ne dedim bu iğneleri hemen yaptır demedim mi dedi. Ben de hemşirelere söyledim. Elimden reçeteyi alıp beni dışarı çıkardılar dedim. Nedim Bey babama 7-8 tane daha iğne yaptı, babam bayıldı. 8-10 saat uyudu. Uyandığında oh rahatladım çok şükür dedi. Şuradaki yatan hastalara bakardım da ben de bunlar gibi rahat olur muyum derdi. Ne kadar iyi olursan ol sonunda öleceksin dedi. Bizim de anamız babamız vardı. Duvar kovuğundan çıkmadık derdi.

Dr. Nedim Önal bizi dışarı çıkardı durumu anlattı. Anneme bir yıl yaşayacağını söyledi. Hiçbir çaresi yok dedi. Eline 1 kg bile yük alıp kaldırmayacak, üzülmeyecek dedi. Ne kadar iyi bakarsanız bakın 1 yıl yaşar dedi. Annem: “Evimi satayım. Amerika’ya götüreyim. İyi olmaz mı doktor bey?” dedi. O da olmaz dedi.

Babam hastanede 1 ay kadar yattı. Her gün gidip gelir ziyaretini yapardık. Babamı sağ salim görünce sevinirdik.

Babamın et kamyonu kırmızı Chevroletti. Kamyonu Mehmet İldemir Abim sürerdi. Devrim okulunun penceresinden bakardım. Dispanserin karşısında durur. Mezbahanenin kâtibi Kamil Zincir’i beklerdi. Onu da alır Mezbahane’ye giderdi. O zamanlar büyük binalar yoktu. Okulun 2. kattaki penceresinden bakınca babamın sürdüğü kamyon gözükürdü. Uzaktan bakardım ağlardım. Öğretmenler de öğrenciler de bu duruma çok üzüldüler. En küçük kız kardeşim Gülcan 4 yaşındaydı. Onun büyüğü Kemal 10 yaşındaydı.

Bir ay sonra hastaneden çıkardık. Babamı eve getirdik. Bir ay kadar da evde yattı. Sonra işine başladı. Neyse ki işi pek zor değildi. Sabah 8’de işe gider öğleden sonra 3 gibi işi biter eve gelirdi.

Bu şekilde 1 yıl kadar yaşadı. Gece ilacı bittiğinde rahmetlik annem eczanenin önünde eczanenin açılmasını sabaha kadar beklerdi.

Bir gün gece geç vakit babamın ilacını almak için Çapan Eczanesine gittim. Eczanede de Doğan Abimin babası İsmail Çapan vardı. O da ilaçların yerini pek bilmiyordu. Oğlum harf sırasına göre bak. Şayet bulamazsan sana para vereyim başka eczaneden al dedi. Çok iyi, dindar bir insandı. Sonunda buldum. 50 sene geçmesine rağmen ilaçların adını unutmam. Danitrin damla, Cardinezal hapı vardı.

Bugünkü anlatacaklarım bundan ibaret olup haftaya kaldığımız yerden devam etmek üzere yazımı Yozgat Sürmelisi’nin bir dizisi ile bitiriyorum. Hepinize selamlar, saygılar, sevgiler…

Atımdan inerken ayağım kaydı

İpekli mendilim sulara ağdı

Bizim kavuşmamız mahşere kaldı

Ya ben ağlamayım da kimler ağlasın.