Anılarla Mazideki Yozgat Rahmetlik Babamla 1958’li yıllarda ev yıkımı ile ilgili anılarım

Abone Ol

1958’ li yıllarda saat kulesinin olduğu yerden aşağı doğru inerken hep ahşap tek katlı binalar vardı. Hepsi hemen hemen birbirinin aynı planında yapılmıştı. Dört basamak merdivenle çıkılıp eve girilirdi. Evlerin alt kısımları bodrumdu. Buraya herkes kışlık odun, kömür fazla eşyalarını kordu.

Oğuz Güçlü’ nün kırtasiye dükkânının altında Yeşil Otobüslerinin yazıhanesi vardı. Buradan Yerköy’ e otobüsler giderdi. Yerköy yazıhanesini Selahattin Ersoy işletirdi. Kendisine Çarşı ağası da derlerdi. Bununda iki tane otobüsü vardı. Birisi Fargo idi onu Osman Çayer amca sürerdi. Osman Çayer amca Yozgat’ın en eski şoförlerindendi. 1930 lu yıllarda 1985 li yıllara kadar şoförlük yaptı. Diğer otobüsü Dodge marka idi. Onu da Ünal Ertal abimiz sürerdi. Bu sonradan Y.S.E ye geçti. Oradan emekli oldu. Bu da çok iyi bir abimizdi. İki sene kadar önce rahmetli oldu. Allah gani gani rahmet eylesin mekânı cennet olsun. Bu otobüslerin ikisi de Selahattin amcaya aitti. Kendisi bir zamanlar şoförler cemiyet başkanlığı yaptı.

Bu yazıhanenin bulunduğu bahçede Sağır Halil Amca’nın tamir dükkânı bulunurdu. Kendisi Yozgat’ın en eski araba tamir ustası idi. O zamanlar ondan başka da araba tamir ustası yoktu. Zaten arabalarda o zamanda çok azdı. Halil amca da 2006 Mart ayında rahmetlik oldu. Rahmetlik babam Sıddık Cenan’ın da en iyi arkadaşı idi.

Bunlardan başka Sarıhacılılı Halil Aslan 1952 model Austin otobüsüyle Yerköy’e çalışırdı. Çanakçının Mehmet abi vardı, bunun da mavi beyaz 1952 model Austin otobüsü vardı. Bunlardan başka Hasgül abi vardı . bununda 1950 model kapısı arkadan açılan chevrolet marka büyük bir otobüsü vardı buda Yerköy’e çalışırdı. Sarıhacılı Halil Aslan abi hariç hepsi rahmetli oldu. Allah rahmet eylesin mekânları cennet olsun.

O zamanlar buradaki tek katlı evler istimlak yoluyla hep yıkılıyordu. Rahmetlik babam Sıddık Cenan bu evlerin yıkım işlerini alıyor. Bu evleri yıkıp enkazını Cumhuriyet İlk Okulunun tam karşısındaki boş arsada düzgün bir şekilde yerleştirip satıyordu. Bu evlerden çıkan oluklu çatı kiremitlerini bir yere, kapı, pencerelerini ayrı bir yere, yüklük dolaplarını ayrı, ayrı düzgün bir şekilde buralara düzlüyordu. Bu evlerden çok güzel işlemeli ahşab tavanlar çıkıyordu. Bu çıkan tavanları babam parçalamadan itinalı bir şekilde ustalara söktürüp getiriyordu. Bunları meraklı olan antikadan anlayan müşterilerine satıyordu. Kendisine de köşede bir yere güneşten korunmak için ufak bir baraka yaptı. Bunun içinde yemek yiyor, oturup dinleniyordu.

Öğlen olduğunda bakır küçük bakraçla evden babama yemek getiriyordum. Ben de devamlı babamın yanında bulunuyordum. Babam bana günlük 2,5 lira yevmiye veriyordu. Babam bir yere gittiğinde bu iş yerini ben bekliyordum.

Bir gün babamla akşam eve beraber geldik. Babam devamlı Akşam Gazetesi alırdı. Onda Karaoğlan dizisi vardı. Ablam onu okur, bizde dinlerdik. Bir gün ablam Akşam Gazetesinin haberlerini okuyor, haberlerde 5 tane askerin İstanbul Sarayburnu’nda denizde boğulduklarını yazıyordu. Boğulanların isimlerini okuyordu. Bunlardan bir tanesi de teyzemin oğlu Kamil Kol idi. Ablam bunu okuyunca annem beyninden vurulmuşa döndü. Baygınlık geçirdi. O zamanın doktoru Güler Kafaoğlu’nu getirdik. Anneme acilen kalbe kuvvet iğnesi vurdu. Bu gibi haberler öyle pat diye söylenmez ki bir daha çok dikkatli olun dedi. İlaç yazıp gitti. Babam belki ölen Kamil değildir, isim benzerliği vardır dedi. Askerlik şubesine gitti. Komutana telgraf çektirdi. Telgrafın cevabı geldi. Doğruymuş, ölen teyzemin oğlu Kamil Kol imiş. Annem Kamil abime yıllarca ağladı. Gözyaşı döktü. Cenazesi İstanbul’da kaldı. Çorum’a getiremedik. O zamanki imkânlar kısıtlı mıydı bilemiyorum. Kamil abim ince terzi idi. Çok iyi bir insandı. Kamil abimin ölümünü duyan komşumuzun bir kızı vardı. Anneme Cemile teyze biz anlaşmıştık. Askerden gelince Kamil’le evlenecektik dedi. O da çok üzüldü çok ağladı.

Kamil abimin babası Çorum’da çercicilik yapardı. Fakir gariban bir eniştemizdi. Buda oğlunun ani ölümüne çok üzüldü. İstanbul’a gidip kendimi denize atacağım bende onun gibi öleceğim dedi. Rahmetlik dayılarım 8-10 kere otobüse binerken yakalayıp eve getirdiler. Zorla teskin ettiler.

Kamil abim aynı zamanda şairdi. Çorum’dan Sesler isimli şairlerin şiirlerinin bulunduğu kitapta Kamil abimin de çeşitli şiirleri vardır.

Bugünkü anlatacaklarım bundan ibaret olup tüm İslam âleminin Ramazan Bayramını tebrik eder hayırlara vesile olmasını Cenab’ı Allah’tan niyaz ederim.

Faruk Nafız Çamlıbel’in bir şiiriyle kaldığımız yerden devam ediyorum. Hepinize selamlar, saygılar, sevgiler.

Faruk Nafız Çamlıbel

Han Duvarları

Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine

Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine.

Bir sarsıntı … Uyandım uzun süren uykudan;

Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.

Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu.

Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu.

Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,

Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.

Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri

Atarımız çözüldü, girdik handan içeri.

Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya

Toplanmıştı garipler şimdi kervan saraya