Bak sen Çorumlu’nun yaptığına… Bu bir kader mi?

Abone Ol

Biri memleketi Çorum’dan dünya sosyetesine selam gönderdi,
Öteki Yozgat’ın bir köyünde keneyle sessizce toprağa gitti.
Bakın, ikisi de Anadolu gerçeği.
Biri alkışlarla haber olur,
Diğeri ölüm ilanında son satıra sığdırılır.
İlkinden başlayalım…
Geçtiğimiz günlerde Çorum’un altın yüzü, Anadolu’nun yatırımcısı, iş insanı Ahmet Ahlatcı, oğlu Ahmet Emin’i dünyaevine soktu. “Oğlan evlendi” diyoruz ama bu öyle herhangi bir evlilik değil; İstanbul’un, Dubai’nin, Paris’in beş yıldızlı salonlarında değil -Çorum’un göbeğinde oldu bu düğün.
Yani öyle bir düğün ki, memleket milliyetçiliğinin ayaklı ispatı…
Yozgat’a 110 kilometre uzakta, ama memleket sevgisine kilometre koyamazsın.
Sosyetenin duayeni, futbol yorumcularının ağır abisi Sinan Engin’in kızı Elif ile evlenen Ahmet Emin kardeşimize mutluluklar diliyoruz, lakin biz burada Ahmet Ahlatcı’nın memleket duruşunu konuşmak istiyoruz.
Çünkü bu bir mesajdır:
"Benim köküm buradaysa, mutluluğum da burada filizlenmeli."
Yani Sayın Ahlatcı lüks düğün salonlarına bütçe ayırmak yerine “uçan kuşa selam veren” Çorum halkının ayağına düğün getirdi. Sormak lazım: Bu bir tutumluluk mu, zekice bir PR hamlesi mi, yoksa yürekten gelen memleket sevdası mı?
Varsın nedenini tartışalım. Ama sonucu tartışmayalım:
Çorum kazandı, Anadolu kazandı.
Yozgatlı olarak ne diyelim? Biz de “komşu düğününe hayırlı olsun” diyelim, sevindik. Belki de bir gün aynı coşkuyu Sorgun’da, Akdağmadeni’nde, Boğazlıyan’da da yaşarız… Kim bilir?
Ama tam bu güzel haberin arkasına, yüreğimizin kenarına başka bir haber ilişiyor.
Kene… Evet, bildiğiniz o kene.
Yine aldı bir canı. Yine bir ocak söndü. Yine bir “biz daha önce de yazmıştık” haberi…
Yozgat’ta, bu yılın ilk sıcaklarıyla beraber tarlaya inen vatandaşlar, artık üründen çok ölüm riski biçiyor.
Kene dedik mi, sadece tıbbi bir tehlike akla gelmesin. Bu başka bir şey.
Bu koca memleketin, koca devletin çözüm bulmakta zorlandığı garip bir Anadolu kaderi.
Yozgatlı zaten yoksul, zaten suskun…
Yıllar geçtikçe göçüyor, yaşlanıyor, yalnızlaşıyor.
Üstüne bir de tarlaya gitmeye korkar oldu.
Bahçeye adım atamıyor, çocuğunu parka gönderemiyor.
Dolu vurur, don çöker, buğday kavrulmadan kararır. Sonra bir bakarsınız ki, bir kene…
Sessizce gelir ve bir anayı evlatsız, bir köyü çobansız bırakır.
Diyeceğim şu:
Bu sadece bir böcek değil, bu bir çaresizlik hikayesidir bu.
Yozgat’ın kene ile imtihanı 10 yıldır sürüyor.
Peki bu 10 yıl boyunca kaç önlem alındı, kaç bilimsel çalışma yapıldı?
Aşı? Bilgilendirme? Toplu ilaçlama? Yoksa hala "pantolonun paçalarını çoraba sokun" tavsiyesiyle mi yetiniyoruz?
Çorum’da düğünle Anadolu gururu yaşanırken,
Yozgat’ta bir annenin kucağında ağıt dinleniyor.
Bu coğrafyada mutluluk da hüzün de çabuk yayılır…
Biri komşu düğününe konuk olur, diğeri komşu mezarlığında sessizce yatar.
Velhasılı sevgili Yozgatlılar ve dahi Çorumlular; Ahlatcı ailesine mutluluklar diliyoruz.
Ve keneyle savaşan, ama sesi duyulmayan tüm Yozgatlılara sabır diliyoruz.
Bir düğünle Çorum tanıtıldıysa, bir keneyle Yozgat neden hala unutuluyor?
Kendimize soralım o halde;
Bu kader mi, ihmal mi?
Tarafını seç Anadolu…
Ya düğünle anıl,
ya suskunlukla unutul.