Başkası ağlayınca gülmek mi, gülünce sevinmek mi?

Abone Ol

Mutluluk paylaşınca çoğalır, kıskançlık paylaşınca çürütür.
“Başkalarının Mutsuzluğundan Haz Duymak.”
Çok tanıdık geliyor değil mi?
Başkalarının mutsuzluğundan keyif almak, kısa vadede egoyu tatmin eder; uzun vadede toplumu çürütür
“Sevincinle Yüksel, Başkasının Acısıyla Değil”
“Mutluluk Paylaşılır, Kıskançlık Yakar”
Gerçek huzur, başkasının acısına değil, sevincine ortak olduğumuzda başlar.
İnsanoğlu, kendi mutluluğunu ararken çoğu zaman yanlış yollara sapar. Kendi başarısını inşa etmek yerine, başkasının başarısızlığını izlemekten keyif alır. Psikolojide “schadenfreude” diye adlandırılan bu duygu, başkasının talihsizliğinden haz alma hâlidir. Aslında bu, tatmin edilmemiş egoların, bastırılmış kıskançlıkların ve kırgınlıkların bir yansımasıdır.
Oysa bireysel mutluluğu toplumsal mutluluktan ayrı düşünemeyiz. Bir toplumda, insanlar birbirinin acısıyla beslenmeye başlarsa, güven duygusu sarsılır. Sosyologlar, böyle toplumların uzun vadede huzursuzluk, yabancılaşma ve kutuplaşma yaşadığını söyler. Çünkü mutluluk, paylaştıkça büyür; mutsuzluk, yayıldıkça herkesi esir alır.
Dinî öğretiler de bize aynı mesajı verir: “Kardeşin için istediğini, kendin için istemedikçe iman etmiş sayılmazsın.” Bu ilke, toplumsal barışın mihenk taşıdır. Komşunun acısına sevinmek yerine, onun derdini paylaşmak insana gerçek huzur verir. Kur’an, müminleri birbirine destek olan bir topluluk olarak tarif eder. Başkalarının düşüşünü görmekten mutluluk duymak, aslında kendi vicdanımızı zedelemekten başka birşey değildir.
Edebi eserler de ibretlerle doludur. Trajedilerde, kıskançlık ve fesat yüzünden birbirini yiyen karakterler sonunda yalnız kalır, pişmanlıkla yüzleşir. İnsanlık tarihi de bunu kanıtlar: Başkasının gözyaşına sevinmek, sonunda toplu bir çöküşe davetiye çıkarır.
Anadolu irfanı boşuna dememiştir: “Komşu açken tok yatan bizden değildir.” Bu söz, sadece ekmek değil, merhamet paylaşımını da kapsar. Manevi açlığı görmezden gelen toplumlar, bir süre sonra kendi huzurunu da kaybeder.
Toplumsal mutluluğun yolu, bireysel bencillikten sıyrılıp paylaşmaktan geçer. Gerçek mutluluk, ancak birlikte yükselince kalıcı olur. Başkasının mutsuzluğundan değil, mutluluğundan sevinç duymayı başardığımız gün, hem bireysel hem toplumsal olarak huzura ereceğiz.
“Birlikte gülmeyen toplumlar, birlikte ağlamaya mahkûmdur.”