Birçok kişi diyet yapmasına, porsiyonlarını azaltmasına ve düzenli egzersizi hayatına dahil etmesine rağmen kilo kaybı sağlayamadığını dile getiriyor. Uzmanlara göre bu durumun nedeni çoğu zaman fark edilmeden sofraya giren besinlerde saklı. Son yıllarda beslenme dünyasında sıkça konuşulan glisemik indeks kavramı, kilo kontrolünde belirleyici bir rol üstleniyor. Glisemik indeks, karbonhidrat içeren besinlerin kan şekerini yükseltme hızını ifade ediyor.
Kan Şekeri Dengesi Neden Önemli
Yüksek glisemik indeksli besinlerin tüketilmesi, vücutta insülin salgısının artmasına neden oluyor. İnsülin seviyesinin yükselmesi ise yağ yakımını yavaşlatıyor ve depolanma sürecini hızlandırıyor. Bu durum özellikle karın bölgesindeki kiloların neden zor verildiğini açıklıyor. Kan şekerindeki ani yükseliş ve düşüşler, hem metabolizma üzerinde baskı oluşturuyor hem de gün boyu süren açlık hissini tetikliyor. Uzmanlar, kilo kontrolü sağlamak isteyen bireylerin kan şekeri dengesini koruyacak bir beslenme düzeni oluşturmasının uzun vadede daha sürdürülebilir sonuçlar sunduğunu belirtiyor.
Glisemik İndekse Göre Beslenme Nasıl Olmalı
Uzmanlara göre glisemik indeksi düşük besinleri tercih etmek, kilo kontrolünü kolaylaştırıyor. Beyaz ekmek, pirinç ve rafine makarna yerine tam buğday ürünleri, yulaf ve bulgur gibi alternatifler öneriliyor. Lif oranı yüksek sebzeler kan şekerinin daha dengeli seyretmesine katkı sağlarken, protein ve sağlıklı yağlar karbonhidratların kana karışma hızını yavaşlatıyor. Et, balık, yumurta, yoğurt ve kuruyemişlerin dengeli tüketilmesi bu nedenle önem taşıyor. Şekerli içecekler, tatlılar ve işlenmiş gıdaların sık tüketilmesi ise diyet yapılsa bile kilo kaybının yavaşlamasına neden olabiliyor. Uzmanlar, düşük glisemik indeksli besinlerin aşırı tüketilmemesi gerektiğini, porsiyon kontrolünün her koşulda önemini koruduğunu hatırlatıyor.