Finans sektörünün önde gelen isimlerinden biri olarak tanınan Nihat Özçelik'in liderliğindeki bir suç örgütü şüphesi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla gerçekleştirilen geniş çaplı bir operasyonla gün yüzüne çıktı. Bu operasyon, sadece Özçelik ve 7 diğer şüphelinin gözaltına alınmasıyla sınırlı kalmadı; rüşvet, şantaj, kişisel veri ihlali ve yargı görevini etkileme gibi ağır suçlamaları içeren karmaşık bir suç ağına işaret etti. Finans dünyasında yıllardır etkili bir figür olan Özçelik'in bu skandala karışması, sektörde şok dalgaları yarattı ve kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Operasyonun detayları, hem hukuki hem de finansal açıdan derinlemesine incelenmeyi gerektiren bir tabloyu ortaya koydu.
Nihat Özçelik Kimdir? Finans Sektörünün Tartışmalı İkonu
Borsacı Nihat Özçelik, Türkiye finans piyasalarında uzun yıllardır adından söz ettiren bir isim. 1980'lerde borsa kariyerine başlayan Özçelik, özellikle 2000'li yıllarda kurucusu olduğu yatırım danışmanlığı firmasıyla tanındı. Milyonlarca yatırımcıya rehberlik eden şirketi, hisse senedi analizleri ve piyasa tahminleriyle ünlendi. Özçelik, televizyon programlarında sıkça yer alarak, "borsa gurusu" lakabını kazandı. Ancak bu parlak kariyerin gölgesinde, geçmişte spekülasyon iddiaları ve piyasa manipülasyonu şüpheleri de yer alıyordu. Sektördeki bağlantıları sayesinde, bankalar ve aracı kurumlarla yakın ilişkiler kuran Özçelik, finansal danışmanlık dışında gayrimenkul yatırımlarıyla da servetini katladı. Gözaltı operasyonu öncesi, sosyal medyada binlerce takipçisi olan Özçelik'in paylaşımları, yatırımcılara "güvenilir el" imajını pekiştirmişti. Bu imajın, suç örgütü iddialarıyla sarsılması, finans camiasında güven erozyonuna yol açtı. Özçelik'in kariyeri, başarı hikayelerinden çok, şimdi bu skandalın gölgesinde yeniden değerlendiriliyor; zira operasyon, onun sadece bir yatırımcı değil, potansiyel bir suç lideri olabileceğini öne sürüyor.
Operasyonun Perde Arkası: Rüşvet, Şantaj ve Hukuki Çalkantı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu'nun koordinesinde yürütülen soruşturma, Özçelik liderliğindeki 8 şüphelinin 7 ayrı suçla itham edildiğini ortaya koydu. Rüşvet ağı, kamu görevlilerine maddi menfaat sağlanmasıyla sınırlı kalmadı; şantaj unsurları, elde edilen kişisel verilerin kötüye kullanılmasıyla birleşti. Savcılık kaynaklarına göre, şüpheliler, finansal sırları ve özel bilgileri kullanarak rakiplerini sindirme ve yasal süreçleri manipüle etme girişiminde bulundu. Bu suçlamalar arasında, hürriyetten yoksun bırakma teşebbüsü gibi ağır maddeler de yer alıyor; ki bu, operasyonun sadece ekonomik değil, aynı zamanda bireysel özgürlükleri tehdit eden bir boyuta ulaştığını gösteriyor. Gözaltına alınan diğer 7 şüpheli arasında, eski banka yöneticileri ve aracı kurum çalışanları bulunuyor; bu da suç ağının finans sektörünün kalbine uzandığını kanıtlıyor. Operasyonun tetikleyicisi, bir ihbar mektubu ve gizli tanık beyanları oldu. Savcılar, delil toplama sürecinde dijital izler ve mali kayıtları mercek altına aldı; bu sayede, milyonlarca liralık rüşvet akışının izleri sürüldü. Hukuki rüzgarlar, bu operasyonla birlikte sert esmeye başladı ve dava süreci, Türkiye yargı sisteminde emsal teşkil edebilir.