Bir kadın daha öldürüldü.
Ömür Erez 33 yaşında hemşire…
Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki kadınların öldürülme sebeplerini meşrulaştırıyor ve kabul edilebilir kılıyoruz.
Kadın öldürülmüşse hak etmiştir.
Ya kocasına karşı gelmiştir. Ya erkek namusunu temizlemiştir.
Ya mini etek giymiştir, ya okumak istemiştir ya evlenmek istememiştir. Ya babasının, ya kocasının, ya da oğlunun dediğini yapmamıştır.
Hatta bazen hiç tanımadığı adamların canını sıktığı için bile ölmüş olabilirler.
Eğer bir kadın gece saat 12 de sokakta ise zaten aranıyordur.
Ve bu onun için bir ölüm sebebi olabilir.
Boşanmış ve kendine bir hayat kurmuşsa bu başarı, eski kocayı çok sinirlendirir ve bu da ölüm sebebidir.
Kırmızı bir ruj sürmüş, dekolte giymişse ve erkekleri tahrik etmiş ama onlara teslim olmamışsa bu tür kadınlar yollu kadın diye tabir edilir ve tabii ki sonu da ölümdür.
Peki soruyorum bu katillerin, tacizcilerin, tecavüzcülerin hiç mi suçu yok?
Kadına hiçbir hareket ve yaşam alanı bırakmayan bu tür erkekler kendi yaptıklarını meşrulaştırmak için daha ne kadar toplum ve kanunlar tarafından korunacaklar.
Neden her zaman gerçekten bu toplumda erkekler mağdurmuş gibi bir algı oluşturuluyor?
Ve kadınların yaşadığı korku ve bu vahşet yumuşatılıyor?
Neden gerçekler görünmez oluyor?
Neden bu kadınlar yok sayılıyorlar? Öldürülüp çöpe atılıyor, yakılıyor, denize atılıyor, üzerine beton dökülüyor, silahla öldürülüyor, tecavüze uğruyor, boğazı kesiliyor parçalanarak valizlere konuluyor.
Neden? Yazarken bile kanım donuyor.
Nasıl böyle cani bir toplum oluyoruz.
Yaşatan ayrı cani, susan ve konuşmayan ve bunun için mücadele etmeyen ayrı cani…
Bütün bu olanları anlamak ve haykırmak için kızımızı, anamızı, kız, kardeşimizi ölü mü görmemiz lazım.
Ölen kadınların başına gelenler ancak bizim başımıza gelince mi anlayacağız…
Başka bir soru daha var bu katillerin, hepsi neden erkek?
Ve nüfusun yarısını oluşturan kadınların yaşam hakları niye bu erkeklerin elinde?
Bu erkeklerde olan ama kadınlarda olmayan ne?
Belki de biraz buralara bakmak lazım. Kadınlar ne hak, ne eğitim, ne hukuk, ne sosyal alan, ne eşit iş ve ücret, ne de yeteneklerine ve potansiyellerine uygun bir hayatın içinde hiç olamamış ve erkeklerle hiçbir alanda eşitlenememiştir.
Bu toplumda ikincil olan, hakkı yenen ve yaşam alanı olmayan kadınlar iken..
ERK i elinde bulunduran, erkekliklerini her fırsatta yaşama şansı bulan, bu toplumun her zaman kaymağını yiyen erkekler hala kadınlardan ne istiyor olabilirler?
Kadınları aciz bulan, yok sayan, dikkate bile almadıklarını söyleyen erkekler ne oluyor da hala güç gösterisine ihtiyaç duyuyorlar ?
Belki de kadınların zeki olması, bütün zorluklara rağmen sebat göstermeleri ,her turlu gelişim ve değişime açık olmaları, meraklı olmaları, karşılaştıkları her soruna öyle ya da böyle bir çözüm bulmaları, yaşadıkları zorluklar karşısında güçlenmeleri ve savunma pratikleri geliştirmeleri , ne olursa olsun inandıkları şeylerin arkasında durmaları ve vazgeçmemeleri, kararlı ve inançlı olmaları, yaşadıkları işkence, taciz ve öldürülmelere rağmen hayallerinden ve umutlarında vazgeçmemeleri öldürülen bütün kız kardeşlerine rağmen, taşıdıkları umut meşalelerini diğer kız kardeşlerine teslim etmeleri ve bu konuda çok inançlı olmaları galiba erkekleri güçsüzleştiriyor, öfkelendiriyor ve korkutuyor olmalı…
Kadınlar bu toplumda yıllardır hep kendi varlıklarının ispatı için mücadele vermek zorunda kalmışlardır.
Bedel ödeyenler ayrı acı çekmiş, onların sorumluluğunu alarak yaşayan kadınlar ayrı acı çekmiştir.
Öldürülen ve yaşamaktan vazgeçmek zorunda kalan kadınların sayısı her yıl artarak gidiyor.
Eskiden de bu tür ölümler oluyordu. Ama kol kırılır yen içinde kalır mantığı ile ailenin içinde kalıyordu.
Kadınların yıllarca katlanarak yaşadığı şiddet artık konuşulabilir ve tartışılabilir olmuştur.
Kadınlar artık ÖLMEK İSTEMİYORUZ demeye başlamışlardı.
Emine Bulut bunlardan biriydi.
Eski kocası tarafından 10 yaşındaki kızının gözleri önünde öldürüldü.
Ve son sözü ÖLMEK İSTEMİYORUM du.
Ceren Damar üniversite de odasında öğrencisi tarafından öldürüldü.
Özgecan Aslan evine gitmek üzere bindiği bir minübiste tecavüz girişimine direndiği için 19 yaşında bir üniversite öğrencisiyken öldürüldü.
Kadın Cinayetleri, namus temizleme gerekçesi ve kadınlara atfedilen toplumsal rollerine bağlı nedenlerle öldürüldükleri cinayet vakalarını ifade eder.
Kadına yönelik şiddet eylemlerinden birisidir. Ve bu eylemler sadece kınanarak ortadan kalkacak eylemler değildir.
Artık Yasal önlemler alınmalı ve bunlar en hızlı şekilde hayata geçirilmelidir.
6284 sayılı Ailenin korunması ve Kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair bir kanunumuz var.
Bir de İstanbul Sözleşmesi vardı… (ama şimdi yürürlükten kalktı)Ve daha niceleri olmalı…
Adalet hepimiz için bir ihtiyaçtır.
Türkiye de Kadın cinayetleri 2000 li yıllarda geçmiş yıllara göre büyük artış göstermiştir.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre; 2008’de80 kadın,2009’da 109 kadın,2010 da 180 kadın, 2011 de 121 kadın,2012 de 210kadın, 2013 de 234 kadın 2014 de 294 kadın, 2015 de 303 kadın2016 da 328 kadın, 2017 de 409 kadın2018 de440 kadın,2019 da 474 kadın olmak üzere 2008 ve 2019 yılları arasında toplam 3185 kadın öldürülmüştür.
2020 yılında ise 300 kadın cinayete kurban gitmiştir. 2021 yılında 280 kadın öldürülmüş 217 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulunmuştur.
TABLO BU… !!! ???