Vücutta doğal olarak bulunan ancak kontrolsüz şekilde çoğaldığında sağlık açısından risk oluşturabilen Candida mantarı, son yıllarda uzmanların en çok dikkat çektiği konular arasında yer alıyor. Normal şartlarda ağız, bağırsaklar, cilt ve genital bölgede zararsız biçimde bulunan bu mantar, bağışıklık sisteminin zayıflaması durumunda hızla çoğalabiliyor. Sessiz ilerleyen bu durum, zamanla vücut direncini düşürerek yaşam kalitesini etkileyen rahatsızlıklara neden olabiliyor.
Candida enfeksiyonlarının başlangıç belirtileri genellikle hafif seyreder. Ancak göz ardı edildiğinde ilerleyerek kronik bir hal alabiliyor. Uzmanlara göre bu mantarın neden olduğu belirtiler arasında ağız içinde beyazlık, genital bölgede kaşıntı, ciltte döküntü ve kızarıklık gibi sorunlar yer alıyor. Ayrıca uzun süren halsizlik, sindirim problemleri, şişkinlik ve odaklanma güçlüğü de mantar çoğalmasının habercisi olabilir.
Risk Grubunda Kimler Var?
Candida mantarı herkeste bulunabilir ancak bazı kişiler için daha büyük risk taşıyor. Uzun süre antibiyotik veya kortizon kullanan bireyler, diyabet hastaları, bağışıklık sistemi baskılanmış olanlar ve yüksek oranda işlenmiş gıda tüketenler daha hassas bir grubu oluşturuyor. Ayrıca stresin uzun süreli etkileri de vücuttaki savunma sistemini zayıflatarak Candida’nın yayılmasına neden olabiliyor.
Bu mantar enfeksiyonu, zamanında tedavi edilmediğinde kana karışarak sistemik enfeksiyonlara yol açabilir. Bu nedenle erken teşhis ve uygun müdahale büyük önem taşıyor.
Beslenme Candida Üzerinde Belirleyici Etkiye Sahip
Uzmanlar, Candida mantarının en büyük besin kaynağının şeker olduğuna dikkat çekiyor. Bu nedenle şekerli yiyecekler ve işlenmiş gıdaların tüketiminin sınırlandırılması gerekiyor. Dengeli bir diyet, bol lifli beslenme, yoğurt ve kefir gibi probiyotik içeriği yüksek gıdalar, mantarın kontrol altında tutulmasında etkili olabiliyor.
Candida enfeksiyonunun tanısı; kan, idrar ya da sürüntü testleriyle konulabiliyor. Tedavi sürecinde antifungal ilaçların yanı sıra beslenme düzeninin gözden geçirilmesi de gerekebiliyor. Uzmanlar, “Sürekli yorgunluk, geçmeyen kaşıntı ve sık enfeksiyon gibi belirtiler mutlaka ciddiye alınmalı” uyarısında bulunuyor.
