Sabah gazetesi yazarı Nurullah Gür, bu haftaki köşe yazısında konut piyasasında yaşanan hareketliliğin, faiz indirimi beklentisiyle doğrudan ilişkili olduğunu kaleme aldı. Gür'e göre, Temmuz ayında Merkez Bankası’nın politika faizinde indirime gitme ihtimalinin güçlenmesi, konut kredilerine olan ilgiyi yeniden artırdı. Vatandaşların, “Evi ve krediyi şimdiden alayım, faizler düşünce yapılandırırım” düşüncesiyle harekete geçtiği ifade ediliyor.
TÜİK’in açıkladığı verilere göre, 2025 yılının ilk yarısında konut satışları, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre %26,9 oranında artış gösterdi. İlk el satışlarda bu oran %19,8, ikinci el satışlarda ise %30,3 olarak kaydedildi. 2024’ün son çeyreğinden itibaren başlayan bu ivme, konut fiyatlarındaki gerileme ve faiz düşüşü beklentisiyle birleşince alım yönlü bir eğilim yarattı.
Konut kredisi faiz oranlarında yaşanan değişim de bu ilgiyi destekler nitelikte. Merkez Bankası verilerine göre; 2024’ün ilk yarısında ortalama %43,15 olan konut kredisi faizi, 2025’in aynı döneminde %40,88 olarak gerçekleşti. Bu, kredilerin hâlâ yüksek seviyede olduğu ancak geçen yıla göre görece daha cazip hale geldiği anlamına geliyor.
Yazıda dikkat çekilen bir diğer nokta ise konut satışlarının artmasında yabancı yatırımcıların ana aktör olmadığı. 2025’in ilk 6 ayında yabancıların konut alımı sadece %12,1 oranında artarken, genel satış artış oranının oldukça gerisinde kaldı. Aynı zamanda deprem konutlarının henüz teslim edilmemesi, bu verilerin içinde etkili bir unsur olarak değerlendirilmedi.
Nurullah Gür, konut piyasasının sürdürülebilir şekilde normale dönmesi için çok sayıda yapısal reforma ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Bunlar arasında inşaat maliyetlerinin kontrol altına alınması, arsa fiyatlarının düşürülmesi, sosyal konut projelerinin teşviki, gençlere yönelik tasarruf programları ve yabancılara satışta koşulların sıkılaştırılması öneriliyor.
Ayrıca yazar, mevcut ekonomik koşullarda özellikle yeni evlenen çiftler ve beyaz yakalı çalışanlar için ev sahibi olmanın oldukça zorlaştığını belirtiyor. Hanede tek kişinin çalıştığı geleneksel aile yapısında ev sahibi olmak neredeyse imkânsız hale gelirken, bu durum gençlerin tasarruf motivasyonunu da düşürüyor. Gür’e göre, bu psikolojik ve ekonomik durumun sonucu olarak hizmet sektörüne yönelen harcamalar artıyor, bu da enflasyonla mücadeleyi daha karmaşık hale getiriyor.