Yeşilçam’ın parlayan yıldızı Feri Cansel’in yaşamı ve trajik ölümü, sinema dünyası ve toplumsal hafızada derin izler bıraktı. Lefkoşa'da doğan Cansel, İstanbul'a adım attığında striptizci olarak başladığı kariyeriyle hızla dikkat çekti. Ancak, bu parlak kariyer, korkunç bir trajediyle sona erdi.
2 Eylül 1983'te, âşık olduğu Melih Ük tarafından kıskançlık krizinin bir sonucu olarak vurdular. Ük, Cansel’in vücuduna üç kurşun sıktıktan sonra kaçmış, ama kısa sürede yakalanarak adalete teslim edilmişti. Bu trajik olay, hem Cansel’in ailesi hem de sinema dünyası için büyük bir sarsıntı yarattı.
Feri Cansel, 7 Temmuz 1944’te Lefkoşa'da doğdu. İlk evliliğini İngiliz bir vatandaşla yaparak 1963'te kızı Zümrüt’ü dünyaya getirdi. Evliliğinin sona ermesinin ardından 1964 yılında İstanbul’a taşındı ve Taksim'deki bir gece kulübünde striptizci olarak çalışarak sinema dünyasının ilgisini çekti. 1967’de sinemaya döndü ve Yılmaz Güney gibi dönemin önemli isimleriyle çalışarak dikkatleri üzerine topladı.
1974 yılından itibaren erotik filmlerde rol almaya başlayan Cansel, ‘Kasımpaşalı Emmanuelle’ olarak tanındı ve bu dönemde sinema dünyasında önemli bir figür haline geldi. Ancak, başarılı kariyeri, 1983’te yaşanan trajik olayla son buldu.
Cansel’in cenazesi, birçok meslektaşının katıldığı bir törenin ardından Lefkoşa Mezarlığı’na defnedildi. Melih Ük, cinayetten sonra mahkemeye çıkarıldı ve 1984’te 15 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak, yedi yıl cezaevinde kaldıktan sonra aftan yararlanarak serbest bırakıldı.
Feri Cansel’in hayatı ve ölümü, sadece onun sinemadaki başarısını değil, aynı zamanda kadına yönelik şiddet konusundaki derin toplumsal sorunları da gözler önüne serdi.