Küresel ekonomi, koronavirüs salgınından bu yana tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşıyor. Farklı coğrafyalarda ekonominin can damarlarını oluşturan fabrikalar, yaşanan ekonomik çalkantının ağır yükü altında eziliyor. Türkiye’de doların 27 liraya çıkması ve faiz oranlarının zirveyi görmesi bir yana, dünya genelinde de benzeri olumsuz tablolar hızla şekilleniyor.

İflasların Gölgesinde Bir Çelik Devi

1951 yılından bu yana Japonya'nın en büyük çelik üreticisi olarak bilinen Nippon Seitetsu, 3400 çalışanıyla birlikte kapılarını kapatma kararı aldı. Fabrikanın bu ani kapanışı, piyasalarda sarsıntı yaratırken, bir dönem Japonya ekonomisinin temel taşlarından biri olan dev şirketin bu durumu, diğer ülkelerde de benzer senaryoların yaşanmasına zemin hazırlayabilecek nitelikte.

Rusya-Ukrayna savaşı ile daha da ağırlaştı. Ülkelerin kredi notlarının düşmesi, dünya bankalarından kredi almak zorunda kalmaları ve ardı arkası kesilmeyen iflas haberleri, küresel çapta bir ekonomik çöküşün fitilini ateşlemiş gibi.

seçimler sonrası yaşanan ekonomik belirsizlikler ve zorluklar ise, lokal firmaları kötü yönde etkileme potansiyeli taşıyor.

Peki, Bu Durumda Ulusal Ekonomiler Ne Yapmalı?

Birçok ülke, ekonomik çalkantıları hafifletebilmek ve iş dünyasını destekleyebilmek adına çeşitli politikalar ve stratejiler geliştirmeye çalışıyor. Ancak asıl sorun, bu süreçte işsiz kalan insanlar ve mağdur olan küçük işletmeler. Yani, fabrikaların ve büyük firmaların iflası, sadece ulusal ekonomiyi değil, birçok aileyi ve bireyi de doğrudan etkiliyor.

Muhabir: Haber Merkezi