Sarıkaya kazasının Karayakup köyünden yola çıkan bu genç delikanlı, henüz bıyıkları terlememişken, yüreğiyle adım attığı Çanakkale topraklarında bir efsaneye dönüşmüştür.
Hasan ve arkadaşları, Yozgat'tan yaya olarak yola koyulup, Çanakkale'ye ulaşmışlar ve 64. Piyade Alayı, 1. Tabur, 2. Bölüğe katılarak Mehmetçik olmuşlardır. Çanakkale Savaşı'nın en zor anlarında, taburlar ve alaylar hızla eriyip tükenirken, her bir gönüllü kıymetli bir umut ışığı olarak görülmüştür. İkinci Bölük'ün komutanı Yüzbaşı Sırrı Bey, boş zamanlarında askerleriyle tanışıp onları savaşa hazırlamak için çaba sarf etmiştir. Yozgatlı Hasan'ın başındaki kına, Yüzbaşı Sırrı Bey'in dikkatini çekmiştir. Cepheye gelmiş pek çok askerin ellerinde, parmaklarında ya da ayaklarında kına görmeye alışık olan Sırrı Bey, başta kına görmeyi ilk kez yaşamıştır. Hasan, kınanın anlamını bilmediğini, annesinin uğurlarken yaktığını söylemiştir. Yazı yazmayı bilmeyen Hasan için, Yüzbaşı Sırrı Bey'in önerisi üzerine, bölük yazıcısı bir mektup hazırlamış ve Hasan'ın annesine gönderilmiştir. Mektupta Hasan, cephenin güzelliklerinden, arkadaşlık ve dostluktan, komutanının iyi yürekliliğinden bahsetmiş ve sonunda annesine kınanın anlamını sormuştur. Cevap beklenirken, savaşın acımasız yüzüyle karşı karşıya kalan Hasan ve arkadaşları, adeta etten bir duvar örerek düşmana geçit vermemiş, kahramanca savaşmışlardır. Ne yazık ki, bu duygusal mektup Hasan'a ulaşamadan, o kınalı yiğit, Arıburnu'ndaki şiddetli muharebede şehit düşmüştür. Yüzbaşı Sırrı Bey, bu acı haberi alınca derin bir üzüntüye boğulmuş ve kınanın, bu vatan için kurban seçilen yiğitlerin simgesi olduğunu, Hasan gibi tüm şehitlerin kınalı kuzular olduğunu fark etmiştir.Başındaki kına komutanının dikkatini çekti




