‘Hastaneyi niye sattınız ulan!’

Abone Ol

“Ulan adam çalıyor ama yapıyor da haaa. Helal olsun çaldıkları…!” diye başlayan cümleleri kuran bir milletin basın mensubu olarak kaleme alıyorum bu yazıyı.
Bu söz ne kadar yanlış ise sözün ardındakiler de bir o kadar gerçek.
İnsanımız hizmete o denli aç, o denli susuz ve hasret doluydu ki, çaldığını bile bile hizmet edene teşekkür etmek hatta ve hatta şükretmek zorunda kaldı. İnsanımızı böylesine bir acı gerçeğe mahkum edildi bir şekilde.
Çalmak kavramsal olarak belirli bir noktadan sonra suç teşkil etmemeye başladı nazarımızda.
Mevcut iktidara atfen sarf edilmiş bir söz değil bu durum, öncekiler, hatta ondan öncekiler de atfedilen bir gerçeğin muhatabıdır.
Yıllarca sağlık sağlık diye inim inim inledik, sedyelerde öldük, hastanelerde rehin kaldık.
Bıçak parası diye insanımın hevesini, inancını, devlete olan güvenini kestiler, tırpanladılar.
Dün dünde kaldı cancağazım. Bu gün yeni şeyler söylemek lazım, diyor ya Hz. Mevlana, biz de dünde kalmadan düne takılmadan bu güne bakalım o halde.
Düne dair tek kelime, Şehir Hastanelerini yapabilseydik, insanımıza değerli olduğunu, sağlıklı olması gerektiğini hatırlatabilseydik.
Olmadı, yapmadılar, yapamadılar, bir şekilde olmadı.
Ve Şehir Hastaneleri.
Nasıl yapıldı, kim yaptı, hangi modelle yapıldı, öyle olmalıydı, böyle olmalıydı.
İnsanlık başta Yozgat gibi Anadolu şehirlerinde öyle acılar yaşadı ki o eski model sağlık ve de hastane sistemine mahkum edildi.
Karanlık hastaneler, eski sağlık sistemi ve geldiğimiz nokta.
Şehir Hastaneleri doğdu bir anda. Hiç birimizin aklının köşesinde dahi olmayan bir sistem. Ve ilkinin Yozgat’a yapılması ayrıcalık oldu.
Doğruya doğru. Bu noktada Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve siyasi temsilcilere teşekkürü bir borç biliyorum.
Olmaz olamaz, yapılamaz denildi ama Türkiye’nin İlk Şehir Hastanesi Yozgat’a yapıldı.
Eski hastane ve sağlık sisteminde öyle çektik, öyle çektik ki, Şehir Hastaneleri nasıl doğdu, kimler yaptı, hangi kaynakla ortaya çıktı, bakacak halimiz mi vardı!
Keşke devlet yapabilseydi ama keşke…
Devletimiz bu hastaneleri yapacak kudrete sahip ancak sistem buna bir şekilde ya müsaade etmiyor ya da kurumsal yapı istenilen verimliliği sunmakta yeterli gelmiyor.
Hastanelerin özel şirket marifeti ile yapılmasını eleştirmek, şehir hastaneleri modelinin külliyen yanlış olduğu savını inadına savunmayı mı gerektirir?
Sağlıkta dünü ve bugünü kıyaslayabilecek yaşanmışlığa sahip bir basın mensubu, insan, Yozgatlı olarak özellikle pandemi döneminde Şehir Hastanelerinin önemimi katbekat anladığımızı belirtmek istiyorum.
Ve bugün hastaneyi yapan firmanın hizmet aldığı alt firmaları yabancı bir şirkete satması bir anda şehir hastanesini sorgulatır hale getirdi. Hastanenin gereksiz olduğu iddiasında bulununlar dahi oldu hayret verici bir şekilde!
İlki Yozgat’a yapılan Şehir Hastanesi’nin Yozgat’a ne kazandırdığı ortada.
Bugüne kadar yapılmak istenen en büyük hata Şehir Hastanesi Modeline karşılık Araştırma ve Uygulama Hastanesinin kapatılmak istenmesiydi. Şiddetle karşı çıktığım bir durumdu, zira sağlıkta rekabet devlet içinde dahi olsa olmalı.
Araştırma ve Uygulama Hastanesi modeli Yozgat’ta istenilen verimlilikte hizmet vermiyor olsa da bu durum kapanmasını değil bilakis verimliliğini artırması anlamına gelir.
Hülasa, Şehir Hastanesi satıldı, öldü, bitti, yandı, kül oldu algısı üzerinden siyaset devşirmek yanlış!
Bir yanlışı siyasi kaygılarla dile getirip hastanenin canla başla ve aşkla görevini yerine getiren hastane yöneticilerine, çalışanlarına ve kurulmasına emek verenlere haksızlık olur.
Hastane satılmadı Kıymetli Hemşerilerim.
Hastane satıldı serzenişini dile getiren zümrelerin hangi özel ve yabancı menşeili hastanelerde parası ile özel tedavi gördüğünü de gözden geçirmek gerekmez mi?