İstanbul'un fethini yüzyıllar öncesinden bildiren hadisler, İslam tarihinde ve hadis literatüründe önemli bir yer tutmaktadır. Bu hadisler, İslam peygamberi Muhammed tarafından ifade edilmiş ve İstanbul'un fethedileceğini belirtmiştir. Bu hadisler ilk olarak Ahmed b. Hanbel'in "Müsned"i, Buhari'nin "et-Tarihu'l-Kebir" ve "et-Tarihu's-Sagir"i gibi eserlerde yer almıştır. Ayrıca Ibn Ebî Hayseme'nin "Kitabu't-Tarih"i ve Bezzar'ın "Müsned"i gibi kaynaklar da bu hadislerin tasnif edildiği dönemlere aittir.
Daha sonraki dönemlerde ise Taberani'nin "el-Mu'cemu'l-Kebir"i, Ibn Kaani'nin "Mu'cemu's-Sahabe"si ve Hakim'in "Müstedrek"i gibi eserler, bu hadisler için önemli kaynaklar olarak kabul edilir. Hatib Bağdadi'nin "et-Telhis" ve Suyuti'nin "el-Camiu's-Sagir"i gibi muahhar dönem eserleri de bu hadislerden bahsetmektedir.
Bu hadislerin sahihliği, onları nakleden ricalin durumlarına bakılarak tespit edilir ve genellikle senedleri muttasıl (kesintisiz) olarak değerlendirilir. Ünlü hadis alimi Hakim, bu hadisler için "isnad-ı sahih" yani "sağlam zincirle nakledilmiş" demekte, Zehebi ise Hakim'in bu kanaatine katılarak hadisin sahih olduğunu belirtmektedir.
Ancak, bu hadislerin Kütüb-i Sitte olarak bilinen altı büyük hadis kitabında yer almaması, onların sahih olmadığı anlamına gelmemektedir. Zira bir hadisin sahihliği, bulunduğu kitapla değil, senedindeki ricalin güvenilirliği ile ölçülür.
Tartışmalı yorumlara da sahne olan bu hadisler hakkında, bazı modern eleştirmenler hadisin geçerliliği konusunda şüphelerini dile getirmişlerdir. Ancak bu tür eleştiriler, genellikle hadis ilminin derinliklerine vakıf olmayan kişiler tarafından yapılmıştır.
Sonuç olarak, İstanbul'un fethini müjdeleyen hadisler, İslam tarihinde önemli bir yere sahip olup, pek çok alim tarafından sahih kabul edilmektedir. Bu hadisler, fethin sadece askeri bir zafer olmadığını, aynı zamanda dini bir öneme de sahip olduğunu vurgulamaktadır.