Binbir Gece Masalları, Doğu edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak Türk edebiyatına büyük katkılar sağlamış. Bu eser, halk anlatı geleneğini zenginleştirerek meddah hikâyeleri ve masal tarzı anlatımlara ilham vermiştir. Peki masalları varda neden bir de şiiri olmasın
BİNBİR GECE MASALLARI
Bir varmış, bir yokmuş kandil ışığı,
Masallarla dolar gönlün aşığı.
Şehrazat elinde hayâl kaşığı,
Daldırdıkça sözler kurulur gider.
Şems-i kamerden yağar imiş nûru,
Periler süzülüp taşırdı sırrı.
Ejderler gizlerdi kudret uhûru,
Kervanlar çöllerde yorulur gider.
Cinlerle hûriler süsler gelini,
Süpürgeli cadı kırar belini.
Alâaddin çözer kandil dilini,
Dilekler lambaya sarılır gider.
Sinbad’la açılır engin denizler,
Limanda parlarmış soluk benizler.
Tütsüler tüterken yanar genizler,
Kötü ruh dumana sarılır gider.
Ali Baba der : “Açıl susam açıl!”,
Kırk haramîye direnirken akıl.
Kiminde altın var, kiminde çakıl,
Hesap kitap ile yorulur gider.
Harun Reşîd çıkar saray köşküne,
Ârifler oturur Allah aşkına.
Bir dervişin sözü gönül meşkine,
Şah olsa önünde dürülür gider.
Uçan halı konar ayla güneşe,
Masal dinleyende aman bir neşe.
Uykuda çocuklar dalarken düşe,
Ormanlara devler sürülür gider
Şehzâde hikmeti arar bahada,
Birleşir gönüller aynı duâda.
Anlatacak nice söz var dahada,
Çoğuda nefsine sarılır gider.
Şehrazat masal döktü hece hece.
Hiç bitmesede gitmedi güce
Şehriyâr murada erdi son gece,
Karşılıklı sözler verilir gider.
En sonunda gökten üç elma düşmüş
İbret alıp hisse çıkaran pişmiş
Aras nice yazmış nice dağ aşmış
Okudukça insan durulur gider.