İlm-i siyaset…
Zihni karıştıran, çoğu zaman da yanlış anlaşılan bir kavram. Bugün birçok kişi bu tabiri, sinsilikle, dolambaçlı yollardan hedefe ulaşmakla, doğruları eğip bükmekle özdeşleştiriyor. Oysa ilm-i siyaset, ne bir politik manevra sanatıdır, ne de hakikati gizlemenin bahanesi. Aksine, ilm-i siyaset; kalbin dürüstlüğüyle, aklın hikmetle buluştuğu bir ahlak ilmidir.
İlm-i siyasetin formüle edilmiş hali şudur:
“Her söylediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu her yerde söylemek doğru olmayabilir.”
Bu cümle, yalanı savunmaz. İkiyüzlülüğü teşvik etmez. Tam tersine, hakikatin yerini, zamanını, dozunu ve muhatabını gözeterek, kalpleri kırmadan, gönülleri dağıtmadan gerçeği ifade etmeyi öğütler.
İlm-i siyaset;
Birini kayırmak değil, adaletli davranmaktır.
Kendini gizleyip farklı görünmek değil, olduğu gibi durabilmektir.
Kişilere yaranmak değil, herkesin hakkını gözetebilmektir.
Fişlemek, etiketlemek, dışlamak değil; birleştirmek, kapsamak, kucaklamaktır.
Ancak ne acıdır ki bugün, ilm-i siyaset adı altında sergilenen tutumlar çoğunlukla gerçeği gizlemeyi, güçlüye susmayı, dostu eleştirmemeyi, yanlışı görüp de susmayı içeriyor. Birileri “ilm-i siyaset yapıyorum” diyerek adaleti rafa kaldırıyor. Birilerine yakın diye kusurlar görmezden geliniyor, uzak diye güzellikler inkâr ediliyor. Oysa hakikat, mesafe tanımaz. Kimden gelirse gelsin doğru doğrudur, yanlış da yanlıştır.
İlm-i siyaset, kişinin kendini “kurtarma” çabası değil, etrafını “doğruya davet” etme iradesidir.
Susulması gerektiğinde susmak, konuşulması gerektiğinde de konuşmaktır.
Ama en önemlisi: Konuştuğunda doğruyu, sustuğunda da saygıyı korumaktır.
Bugün etrafımızda o kadar çok “gizli tarafgirlik” var ki…
Kimin eli kimin cebinde belli değil.
Kimin dostluğu samimi, kimin tebessümü maskeli bilinmiyor.
Ve en üzücüsü:
Tüm bu çarpıklıklar, “ilm-i siyaset” zannediliyor.
Hayır!
İlm-i siyaset, sinsilik değil basirettir.
İlm-i siyaset, susturma değil, hikmetle konuşmadır.
İlm-i siyaset, hakkı eğip bükmek değil, yerli yerince, kırmadan, yıkmadan söyleyebilmektir.
Bir duruşumuz olsun.
Ne yalandan bir suskunluk, ne kinden bir söz…
İlm-i siyaset, tavırdır. Herkese karşı ölçüyü koruyabilmektir.
Kendi yakınımızı da, uzağımızı da adaletle tartabilmektir.
Ve en önemlisi: Kalbimizi bozmadan doğruyu yaşayabilmektir.