İnsanın hayırlısının hayatı da hayırlıdır...

Abone Ol

Zaman dediğin şey, Yozgat’ta daha bir sessiz akıyor sanki. Saat tik tak eder ama insan fark etmez; bir bakmışsın saçına ak düşmüş, bir bakmışsın çocuk dediğin delikanlı olmuş, bir bakmışsın “yarın yaparım” dediklerin dünde kalmış. Ömür de zamanla beraber akıp gidiyor işte… Su gibi. Tutamıyorsun, avucunda saklayamıyorsun.
Geriye ne kalıyor peki?
Araba kalıyor, ev kalıyor, arsa kalıyor. Ama hepsi bir gün bir başkasının oluyor. Asıl emanet, asıl miras başka yerde duruyor. İnsanın hayırlı olması meselesinde. Hayırlı insan… Ne büyük laf. Hayırlı evlat, hayırlı eş, hayırlı komşu, hayırlı çalışan. Bugün en çok da buna hasretiz.
Yozgat’ta yaşlı bir amca vardı. Adı Ali amcaydı, herkes “Ali dayı” derdi. Ne zengindi ne de makam sahibi. Bir sabah caminin avlusunda düşen bir genci kaldırmıştı. Sonra bir bakmışsın o genç her bayram Ali dayının kapısını çalıyor. “Hakkın var üzerimde” diyor. İşte hayır böyle bir şey. Banka hesabında yazmaz ama gönüllerde baki kalır.
Bir gün Sarıkaya taraflarında bir köyde cenaze vardı. Yağmur çiseliyordu. Kimsenin traktörü çalışmadı, yollar çamur. Bir komşu çıktı, “Hele durun, ben götürürüm” dedi. Ne karşılık bekledi ne teşekkür. O gün orada herkes şunu söyledi: “Allah senden razı olsun.” İşte bazen bütün ömür o cümleye sığar.
Zaman akarken insan biriktiriyor. Kimisi para biriktiriyor, kimisi mal. Ama asıl mesele insan biriktirebilmek. “Benden razı olan kaç kişi var?” sorusunu sormak. Yozgat ağzıyla söyleyelim: “Hele bi dur da, kim sana dua eder, onu düşün.”
Bugün siyaset konuşmasak diyorum. Kırıcı kelimeleri bir kenara bırakalım. Haftanın son günü, biraz içimize dönelim. Hayat dediğin şey sadece koşturmak değil. Çocuğunun başını okşamak, annenin duasını almak, komşunun derdine kulak vermek. “Hele gel bi çay içek” demek bazen büyük bir hayırdır.
İnsan, hayırlıysa hayat da hayırlı olur mu? Bence olur. Çünkü hayat dediğin şey, yaşadıklarının toplamı değil; başkalarının hayatında bıraktığın izdir. Yozgat’ta sık söylenir: “Adamın iyisi belli olur, günü gelince.” Gün geliyor işte. Zaman akıyor.
Geriye bakınca arabanın markası değil, kaç gönüle dokunduğun kalıyor. Evin metrekaresi değil, kaç kapıyı çaldığın hatırlanıyor. Ömür su gibi akıyor ama hayır, toprağa düşen tohum gibi… Günü gelince yeşeriyor.
İşte bütün mesele bu. Hayırlı olmak. Gerisi gelip geçiyor.