Kardeşliğimize Kurşun Sıkan Bizden Değildir

Abone Ol

Siyaseti, bağnazlığı, adam kayırmayı, “senin benim adamım” demeyi bırakıp; ehliyet ve liyakat sahibi insanların görev alması gerekir. Ülkeye gereğince hizmet edebilmenin adı siyasettir. Ülkesine ve halkına hizmet etmek bir vatanseverlik borcudur. İşte o zaman “Hak” için halka hizmet eden insanları bulmuş oluruz… Böylece gerçek başarı ve kalkınmayı da yakalarız. Devlet, vatansever insanların omuzlarında yükselir.

Çalışkan, dürüst ve güvenilir insan ülkenin teminatıdır. Görevini ve ülkesini her şeyin üstünde tutan, vatanını ve milletini koruyup gözeten, insani ve ahlaki değerlerle bezenmiş dürüst ve şahsiyetli insanlara ihtiyacımız vardır. Aksine; eyyamcı, çıkarcı, menfaatperest ve beceriksiz insanlarla kurumlar idare edilemez ve bunlardan dürüst bir iş beklenemez. Siyasetçilerin çevresini saran bu çıkarcı ve menfaatçi insanlar, her işinizi engeller ve size iş yaptırmazlar.

Allah’a bin şükür, bu ülkenin şahsiyetli, dürüst, çalışkan ve vatanı için seve seve canını vermeye hazır binlerce—milyonlarca—vatansever evladı vardır. “Vatanseverler” tabirini bilerek kullanıyoruz. İşte bu vatanseverlerin iş başında olması Türkiye’yi güçlü, kalkınmış ve müreffeh bir devlet haline getirir.

Ehliyetli, liyakatli, dürüst ve çalışkan insanların görevde olması gerekir ki hizmet yürüsün, ülkede huzur olsun. Devleti ayakta tutan değerler de bunlardır: İşinin ehli olmak, çalışkanlık, dürüstlük, adaletli davranmak ve vatansever bir anlayışa sahip olmak. Bu manada deriz ki; siyaset değil, hizmet esastır.

Bir göreve atama yapılırken “senin benim adamım” değil; milletin adamı, halkın adamı tercih edilmelidir. Adaletten de asla taviz verilmemelidir. Biz çalışkanlığı, dürüstlüğü, erdemli olanı, yani işinin ehli olanı göreve getirirsek başarıyı da elde etmiş oluruz, öyle değil mi?

Vatanseverlik ve ahlaki yücelik birinci önceliğimiz olmalıdır. Güvenilir olma, iş yapabilme ve beceriklilik ikinci tercihimiz; işin ehli olup liyakatli olması ise üçüncü aradığımız vasıf olmalıdır.

Ancak her işimizi siyasete göre yaparsak adaleti de zedeleriz. O işten hayır gelmez. Adam kayırma, “senin benim adamım” anlayışı öne çıkarsa; adalet sağlanamaz, başarı da elde edilemez.

Asıl olan devletin bekası ve ülkenin kalkınmasıdır. Bunun için ehliyet ve liyakat sahibi insanlara ihtiyacımız vardır. Devlet işinde devamlılık esastır. Peki bu devamlılığı nasıl sağlarız? Üstün vasıflı devlet adamlarıyla… Onun için biz, devlet adamı yetiştirmek zorundayız; çalışkan, dürüst, erdemli ve ülkesini düşünen devlet adamları yetiştirmeliyiz.

Osmanlı’da bir Enderun Mektebi vardı ve devlet adamı yetiştiriyordu. Siyasette de insan yetiştirme kuralına önem vermeliyiz. İşinin ehli, ehliyetli ve liyakatli insanları bulup özel yetiştirmek ve onlara görev vermek gerekmez mi?

Kavgadan, çekişmeden uzak; kardeşçe ve insanca bir yaşamı hak etmiyor mu bu aziz millet? Unutmayınız ki bu bir savaş değil, hizmet yarışıdır! Çekişmeyi, kavgayı, gürültüyü ve ayrıştırmayı asla tasvip etmiyoruz. Bu dönemi de kardeşçe kucaklaşarak geçirmek zorundayız. Kavga ve gürültüye değil; huzura ve kardeşçe kucaklaşmaya ihtiyacımız vardır. Huzurumuzu bozan, kardeşliğimize kurşun sıkan bizden değildir.