25 Eylül’de Irak Kürdistan bölgesinde gerçekleştirilen referandum sonucunda ortaya çıkan bağımsızlık talebi 16 Ekim’de Irak ordusu ve Haşdi Şabi adı verilen Şii milis güçlerin Kerkük’e dönük askeri harekatını doğurdu. Kerkük ‘e hakim olan ve Peşmerge olarak nitelenen Kürt silahlı güçlerinin herhangi bir çatışmaya girmeden çekilmesi Kürtlerin son derece ağır bir travmaya uğramasına sebep oldu. Kürtlerin bir anda bu derece büyük mevzii kaybetmesinin başlıca sebebi hiç şüphesiz Kürtler arasında yaşanan siyasi çekişmeler . İki büyük Kürt siyasi partisi KYB(Kürdistan Yurtseverler Birliği) ve KDP( Kürdistan Demokrat partisi) yaşanan bu siyasi ve askeri hezimetten dolayı birbirlerini suçlamaya devam ede dursun. İran Irak’taki mevcut siyasi ve askeri gücünü tamamen sağlama almış durumda gözüküyor. Kerkük ‘ün Irak ordusu ve Haşdi Şabi tarafından alınması gerçekte İran’ın Kerkük’ü alması manasını taşıyor. İran, Kerkük operasyonu sonrasında bölgedeki nüfuz alanını genişletirken bölgenin bir diğer önemli aktörü olan Türkiye Kerkük operasyonunu destekler bir tutum takındı. Bütün bunlar gerçekleşirken Amerika’nın Kerkük’ün Kürtlerin elinden alınmasını izlemesini ve bu duruma müdahale etmemesinin altında yatan sebeplerin son derece iyi irdelenmesi gerekiyor. Öncelikle Amerika’nın Kürt bölgesinin bağımsızlığına karşı olmadığını fakat bunun zamanlamasına karşı olduğunu belirtmek durumundayız. Özellikle referandumdan bir gün önce Kürt bölgesel yönetimi Başkanı Barzani’ye Amerikan Dışişleri Bakanı tarafından gönderilen mektupta referandumun iki yıl kadar ertelenmesi gerektiği belirtilmekte idi. Buna rağmen Barzani’nin risk alarak referanduma gitmesi Amerika’nın referandum sonrasında gelişen olaylar sırasında Barzani’yi yalnız bırakmasına sebep olmuş gözüküyor. Irak ordusu ve Haşdi Şabi Kerkük’e girerken ABD’nin ve batılı müttefiklerin sadece seyretmesi aslında Amerika’nın Barzani’yi bir tür cezalandırması olarak görülmeli. Bugünkü duruma baktığımızda Irak Kürt bölgesinde kaosun hakim olduğunu görüyoruz. Bir yandan Irak ordusu ile Peşmerge arasındaki çatışmalar devam ederken diğer yandan Iraklı Kürtlerin siyaseten bir çıkış yolu bulmaya çalıştığını görüyoruz. Barzani’nin 1 Kasım itibariyle tüm yetkilerini devredeceğini ilan etmesi sonrasında bölgesel hükümetin yeniden kurulması gündeme gelecektir. Kürt bölgesinde yeniden düzenin tesis edilmesi zaman alacaktır. Kürtlerin bağımsızlık talebi yaşanan son olaylardan sonra en azından uzun bir müddet buzdolabına kaldırılacaktır. Bağımsızlık talebinin buzlukta ne kadar bekletileceği ise iç ve dış dinamikler tarafından belirlenecektir. Bugünkü durumda şimdilik kaybeden taraf olarak görülen Kürtler açısından gelecekte yeni bir hamle şansı olabilir mi? Kanaatimce bu soruya verilebilecek en doğru cevap bunun Amerika ’nın tavrına bağlı olduğudur. Amerika Irak’ta artan İran nüfuzundan son derece rahatsız. Özellikle Trump hükümeti bir biçimde İran’ı kontrol etmek maksadıyla İran’a uygulanan yaptırımları ağırlaştırmak istediği çok açık. Bu açıdan Amerika ilerleyen süreçte Kürtler lehine sahaya müdahale edebilir. Bu da Kürtlerin elini rahatlatacaktır. Amerika’nın Haşdi Şabi’yi bir tür terörist organizasyon olarak tanımlaması ve Irak Hükümetine bu yönde baskı yapması ihtimali de önümüzdeki dönemde gerçekleşebilir. Ortadoğu’nun kaygan zemininde 24 saatte nelerin bir anda değişebileceğini gören bizlerin yakın gelecekte yeni durumlara hazır olması gerekiyor. Yaşanan süreci Türkiye açısından değerlendirdiğimizde bugün için Türkiye’nin lehine olarak gözüken gelişmelerin yarın Türkiye için aleyhine gelişmeler doğurma riski bulunuyor. Öncelikle Irak hükümeti Türkiye’nin Irak’taki askeri varlığına kesinlikle karşı olan tutumunu sürdürmekte kararlı. Özellikle Başika askeri üssü için şimdilik sesini çok çıkarmasa da yakın zamanda yeniden bu meseleyi gündeme getireceği çok açık bir biçimde gözüküyor. Bir zamanlar Türkiye’de devlet başkanı protokolü ile ağırlanan Barzani’nin aniden Türkiye açısından gözden düşmesi ve zayıflaması Kürt bölgesinde PKK’nın hızlı bir biçimde zemin kazanmasının ve güçlenmesinin önünü açabilir. Barzani’den kurtulduğunu düşünen bir Türkiye Irak’ın Kürt bölgesinde giderek güçlenen bir PKK ile karşılaşabilir. Bunların dışında en önemli olumsuz sonuç ise Irak’ın bütünüyle İran nüfuz sahasına girme ihtimalidir. İran’ın Irak’ta bu derece güçlenmesi Türkiye- İran dengesi açısından son derece olumsuz bir gelişme olarak dikkate alınmalıdır. Zira İran Irak’ta Irak’ın toprak bütünlüğünü korumak adına değil tamamen kendi nüfuz alanını genişletmek adına bu ülkede bulunmaktadır. Türkiye ve İran şimdilik Kürtler konusunda ortak hareket etseler de bu ortaklığın her an bitebilme olasılığı mevcuttur. Çünkü İran Türkiye’den farklı olarak kendisine bağlı on binlerce Şii milisle saha da bulunmakta. Türkiye açısından bir diğer olumsuz gelişme ihtimali ise Amerika’nın İran’a dönük politikalarını sertleştirme ihtimalinin giderek arttığı bu süreçte Türkiye’nin de İran ile aynı kefeye konulma ihtimalinin ortaya çıkması durumu söz konusu olabilir. Amerika ile ilişkilerin son derece kötü olduğu şu günlerde bir de İran üzerinden Amerika ile karşı karşıya gelmek dış politikada zaten hapsedilmiş durumda olan ülkemizin hiç de lehine olacak gelişmeler doğurmayacaktır. Türkiye Kürtler konusunda da dış politikada uygulamaya koyduğu politikaları yeniden gözden geçirmeli ve Kürtleri tamamen dışlamak yerine yeni iletişim kanalları oluşturmalı. Zira Ortadoğu ‘da kimin elinin kimin cebinde olduğunu kestirebilmek mümkün değil. Hikayenin sonunda Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma ihtimalini hiçbir zaman göz ardı etmemek gerekiyor.