Ocak Hatıralarım (38)

Abone Ol

Yozgat Türk Ocakları olarak her fırsatta ve her ortamda faaliyetlerimizi sürdürme yolundan hiç ayrılmadık. Ocağımıza gelen ve davet ettiğimiz herkesten bilgileri ölçüsünde sohbet konuları açtık, onları konuşturduk, onlardan faydalandık. İnandığımız değerler doğrultusunda her fırsattan istifade etmenin yollarını aradık. Türkocakları binası bir dernek oturma yeri olmanın çok ötesinde bir görev icra etti. Bilgilenme yolunda pek çok mesafe katettik.

Bu amaçla:

7 Mart 1992 Cumartesi akşamı İl Müftüsü Sn. Mehmet Barış’ın iştiraki ile Ocak salonunda “Dini Konularda” sohbet toplantısı yapılmıştır.

***

8 Mart 1992 Pazar akşamı yine İl Müftüsü Sn. Mehmet Barış’ın iştirakiyle Ocak salonunda “Günümüzde Dini-Tasavvufi Cereyanlar” konulu sohbet toplantısı yapılmıştır.

***

14 Mart 1992 Tarihinde, İmam Hatip Lisesi meslek dersleri öğretmenlerinden sn. Mustafa Fidan tarafından Ocak salonunda “Çeşitli Dini Konularda” sohbet toplantısı yapılmıştır.

***

18 Mart 1992 Tarihinde Sabah Gazetesine “Azerbaycan-Karabağ” konusunda verdiğim açıklama.

Nisan 1992 Karabağ konusunda yaptığım bu açıklama-beyanat; Türk Yurdu dergisinin Nisan 1992 tarihli 56. Sayı ve sayfa:56-57 de yayımlandı.

Açıklama-Beyanat

Konu: Karabağ-Azerbaycan

Hazırlayan: Kenan Eroğlu

Tarih: 17-18 Mart 1992

Yer: Mahalli Gazetelere ve Türk Ocakları Genel Merkezine.

(Yozgat; Sabah Gazetesi), (Türk Yurdu Sayı:56, Nisan 1992)

“Büyük Türk Milleti

Basınımızın çok değerli temsilcileri

Sözlerime, Azerbaycan-Karabağ’da Ermeni katiller tarafından acımasızca şehid edilen Müslüman Türk kardeşlerimize Yüce Allah’tan rahmet dileyerek başlamak istiyorum.

Biz burada, şu mübarek ramazan gününde sıcak evlerimizde, iş yerlerimizde orucumuzu tutar iftarımızı yaparken, coğrafi mesafe olara çok uzağımızda olmayan Karabağ’da bizim gibi düşünen, aynı Allah’a inanan, aynı Peygamberin yolunda olan, bizim gibi yaşayan, bizden birileri Müslüman-Türk Azeri kardeşlerimiz Rus tankları eşliğinde Ermeni çeteciler tarafından katlediliyorlar.

Karabağ elden gidiyor.

Bütün Azerbaycan kan ağlıyor.

Müslüman Türk Milleti kan ağlıyor.

Ermeni-Rus çetelerinin tankları altında Türk çocukları eziliyor. Kadınlar, yaşlılar eziliyor, Türk kızları kaçırılıyor.

Ermeniler kana doymuyor.

Dünyanın gözü önünde bir vahşet yaşanıyor.

İnsanlık dıramı yaşanıyor.

Öyle bir dram öyle bir vahşet ki; Bir tarafta batının modern silahlarla donattığı acımasız ermeni çeteleri.

Diğer tarafta en basit bir silahı dahi olmayan masum insanlar.

Kaldırım diplerinde akan masum Azeri Türkünün al kanları ve yollar boyunca cansız yatan bebeklerin, insanın içini sızlatan görüntüsü karşısında maalesef batı yine o ”SFENK” gibi duyarsızlığına bürünmüş durumda.

Adını medeniyet dünyasına çıkarmış olan vahşi batı, silahlandırdığı Ermeni çetelerinin vebalini de taşımak zorundadırlar.

Bir deprem felaketini dahi fırsat bilip Ermenistan’ı silahlandıran, planlayıp-programlayıp Müslüman-Türk’ü katletmekle görevlendirilen batı, çifte standardına devam ediyor.

Diyelim Batı böyle. Onlar ezeli düşüncelerinden vazgeçmiyorlar. Türk Milleti ile ilgili her hangi bir mesele gündeme geldiğinde hemen Haçlılık ruhları kabarıyor.

Peki; Bizdeki Atatürkçüler, Atatürk’e toz kondurmayanlar, yürüye yürüye Anıtkabir’in yollarını aşındıran katıksız Atatürkçüler nerede. Karabağ Atatürk’ün bir vasiyeti değil mi?

Peki; Cezayir için, Filistin için, İran için Cuma cemaatlerini ayağa kaldıran sözde inanan guruplara ne oluyor. Cezayir’de Fransız emperyalizminin tertip ve tuzaklarına maruz kalanlar Müslüman da, Karabağ’da katledilen, şehid edilen masum balalar, savunmasız kadın ve ihtiyarlar Müslüman değil mi? Onların suçu Müslüman Türk olmak mı? Türkiye’yi Türk Milletini bölmek ve parçalamak için kamplarında terörist yetiştiren, yarısı Hıristiyan olan Filistinliler masum oluyor da, Azerbaycan’da Rus tankları altında çiğnenen, katledilen, işkence edilen insanların durumu protesto edilmeye değmiyor mu?

Ey vicdan ve ey insaf neredesin?

Şu gerçek bir kere daha ayan beyan anlaşılıyor ki, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur”.

O halde Türkiye, bu katliama, bu insanlık suçuna sessiz kalamaz.

Gereken ne ise mutlaka yapılmalıdır.

Türk Milleti, Azerbaycan’a ve Karabağ’a her türlü yardımın yapılmasını yürekten ve sabırsızlıkla beklemektedir.

O halde ne bekleniyor? Niye duruluyor? Sadece sözden ibaret olan “Yapacağız”, “Sessiz kalmayacağız” gibi beyanlarla konunun geçiştirilemeyeceğini başta Hükümetimiz olmak üzere Tüm devlet yetkililerimiz çok iyi bilmelidirler.

Aksi halde, bunun vebalini bizzat yetkili kişiler çok sğır bir biçimde ödemek zorunda kalacaklardır.

Türk Milleti Karabağ’da yapılan katliamları öyle “yapacağız, edeceğiz” beyanatlarıyla geçiştiren, oyalama yoluna giden siyasileri onların anlayacağı dille cezalandıracaktır.

Dağlık Karabağ, Allah göstermesin kaybedilirse bunun sorumlusu her halde biz olmayacağız.

Ermenistan’ı caydırabilecek bütün avantajlara sahipken bir tekini bile kullanmaktan kaçınanlar tarih ve millet önünde mahkûm olacaklardır.

Ama Her şey bitmiş değildir.

Ermenistan’ı dağlık Karabağ’dan çekilmeye mecbur bırakma şansımız kaybedilmiş değildir.

Peki, neler yapılabilir.

Değerli basın mensuplarımız; Satır başlıklarıyla şunlar yapılabilir.

-Diplomatlarımız, Dağlık Karabağ’ım eski statüsünün iadesi yolunda Birleşmiş Milletler ve AGİK ortamlarında derhal harekete geçmelidirler.

-TBMM ve Türk Silahlı Kuvvetleri temsilcilerinden oluşan gözlemci bir heyet derhal bölgeye gönderilmelidir.

-Nahcivan’ın ikinci bir Karabağ olmaması için şimdiden tedbir alınmalı, garantör devlet olduğumuz unutulmamalıdır.

-Ermenistan’a karşı her türlü ambargo uygulanmalı.

-Türk hava sahası Ermenistan trafiğine kapatılmalıdır.

-Türkiye ve diğer Türk Cumhuriyetleri, Ermenistan’a yardım edem bütün ülkelere boykot kararı almalıdır.

-Türkiye, Ermenistan’ın dağlık Karabağ bölgesinden derhal çekilmesini resmen taleb etmelidir.

-TBMM’ inden Milletvekilleri konuyu anlatmak üzere batı ülkelerine gönderilmelidir.

-İş âleminin batı ile ilişkili olanların dikkatleri çekilerek konunun iş dünyası platformlarında ele alınması sağlanmalıdır.

-Üniversitelerimizden ilim adamlarımız, batı ilim dünyasını içine alan gezilerle ilmi yönden olay değerlendirilmelidir.

-Basın mensuplarımız harekete geçirilerek, Batı basını ve Arap basını aydınlatılmalı, en ufak bir haber bile değerlendirilmelidir.

-Türkiye Radyo Televizyon Kurumu ile diğer televizyon kuruluşlarının dikkatleri bu konuya çekilerek özel programlarla Azerbaycan’ın ve Karabağ’ın durumu belgesellerle ortaya konulmalıdır.

Ve; Kısaca bir şeyler yapılmalıdır.

Orada, Karabağ’da şehid edilen, evleri barkları yıkılan bu insanlara karşı elimizden fazla bir şey gelmiyor. Biz endişe ve ıstırabını kalbimizde duyuyoruz

Onlara buradan seslenmek istiyorum..

Belki yanınızda değiliz, belki sesimizi size duyuramıyoruz ama biliniz ki kalbimiz sizinle beraber, yüreğimiz kan ağlayarak sizinle atıyor.

Bu mübarek ramazan gününde Yüce Allah’ın Milletimize yardım etmesini diliyor, sizlere saygılar sunuyorum.”