"Ocak hatıralarım (9)"

Abone Ol

(Hep yakınırız.

Veya geçmişimizi merak edip araştırma yoluna girdiğimizde “bizim atalarımız tarih yapmışlar ama yaptıkları tarihi yazmamışlar” diyerek geçmişte yaşayan insanlara bir nevi sitemde bulunuruz. Biz de bizden sonraki araştırmacılara ve bizim dönemimizi merak eden insanlara kayıt olması bakımında bu notlarımızı kaleme alma ve aktarma gerekliliğine inandık.)

(Her neslin kendine göre bir mesuliyeti vardır. Her nesil kendi dönemindeki mesuliyeti idrak ederek bihakkın yerine getirecek olursa, kendinden sonra gelecek nesiller de onları ve nesillerini hayr ile yad ederler. Bu günden geriye baktığımızda bizden öncekilerin görevlerini yapmadıkları konusunda eleştiri ve sitemde bulunmak yerine biz bize düşeni yapalım ve kendi mesuliyetimizin idraki içinde olalım ve yaşadıklarımızı, yaşadığımız ortamlardaki duygularımız, elde ettiğimiz başarıları, yaptığımız hataları, elimizden gelen ve gelmeyen konuların kâğıda dökülmesi gerektiğinin inancı içerisinde hareket ettik. )

(Aradan seneler geçmiş olmasına rağmen Yozgat’ta bir gurup idealist-milliyetçi insan tarafından başlatılan Milliyetçi hareket konusunda hiçbir kimsenin bizim yazdığımız; “Bizi Biz Yapan Hayallerimiz Vardı” kitabımdan başka kayda değer bir şey yazmamış olması Yozgat ve Yozgat’ta Milliyetçi-Ülkücü hafıza için elbette üzerinde çok düşünülmesi gereken bir konudur.)

(1970’li yıllarda Yozgat tarihine damga vuran ve neredeyse sokakta bulunan herkesin Ülkücü olduğu bilinen bir yerde Milliyetçi-Ülkücü hareketin tarihinin yazılmamış olması da düşünülmesi gereken bir konudur.)

(Bu demek oluyor ki harekete katılan ve her zaman en önde bulunan insanlar da dâhil olmak üzere hareketin fikri yönüne pek eğilmedikleri, pek incelemedikleri, pek önemsemedikleri ve pek de kitap okumadıkları için fikir tefekkür yoluna girmemiş olmaları da bence çok düşündürücüdür.)

(O yıllarda etrafımızda, kitap okuyanların, dergilerimizi ve diğer yayınlarımızı takip edenlerin yeteri kadar olmamış olması netice itibariyle bu günlere ulaşabilecek, gelebilecek ne bir hatıra, ne bir not, ne bir küçük kitapçık dahi çıkmamış olması da üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.)

(O zaman öyle anlaşılıyor ki; Harekete katılan insanlar heyecan duymuşlar, inanmışlar, katılmışlar, hareketin içinde çeşitli yerlerde bulunmuşlar, görev almışlar, belki kitap dergi de okumuşlar ama yaşadıklarını, gördüklerini ve inandığı şeyleri kaleme alıp not tutma, hatıra yazma gibi bir eğilimle bu günlere aktarma çabası gösterilmemiş olması da yine çok düşündürücüdür.)

(Bu satırların yazarı da Genç Ülkücüler Teşkilatı Yozgat’ta açıldıktan (1970) sonra gidip gelmeye, seminer ve sohbetleri kaçırmamaya çalışmış, Çok sıkı bir şekilde hareketimizin yayın organlarını, takip etmiş, bu takipten de çok mutlu olmuş birisidir. Büyüklerimizi can kulağı ile dinler, onların söylediklerini okuduğum kitaplarla ve abonesi olduğum “Töre”, “Türk Edebiyatı” vs. dergilerinin yanı sıra haftalık yayınlanan “Devlet Gazetesi”, “Genç Arkadaş”, “Hasret”, “Ülkücü Kadro” gazeteleri ve günlük (Bizim Anadolu, Ortadoğu, Millet ve Hergün gazeteleri gibi) yayınları da takip ederek güçlendirme yolunu seçmiştim.)

(Bu yüzden, Gazete dergi biriktirme, yeni çıkan kitapları hemen alma alışkanlığı pek çok konuda notlar almama ve onları da biriktirmeme sebep oldu.)

(Ayrıca harekete katıldıktan çok kısa bir süre sonra ve Yozgat’ta Genç Ülkücüler Teşkilatı’nın kurulmasından sonraki ilk genel kurul toplantısında Genç Ülkücüler Teşkilatının yönetim kuruluna da girmiştim. Bu sorumluluk benim hareketimize ve yayınlarımıza daha sıkı sarılmama sebep oldu. Bir süre sonra ben de diğer arkadaşlara seminer verecek duruma geldiğim için elbette notlarım vs. oluyordu.)

(Aşağıda size aktaracağım satırları 1976 tarihinde Büyük Ülkü Derneği Başkanı iken yazmıştım. 1968’li yıllarda tanıştığım Milliyetçilikten sonra 1969 yılında yetki belgesi alınmış ve 1970 Yılının ilk aylarında Yozgat’ta Genç Ülkücüler Teşkilatı açılmıştı. 1970 Yılı Temmuz ayında Ülkücü ağabeyler tarafından büyük bir meydan toplantısı yapılmış, Ülkücü hareket tanıtılmış, yine ağabeyler tarafından da konuşmalar yapılmıştı. Meydan toplantısına ilçelerden de katılımlar sağlanmıştı. Ben bir iş yerinde çalıştığım için meydan toplantısı ve yapılan yürüyüşe katılamamıştım. Temmuz ayında bu meydan toplantısının ardından Genç Ülkücüler Teşkilatına gidip gelmeye başlamıştım. Dernekte; Seminerler, sohbetler, her gün yeni bir şeyler öğrenme, arkadaşlarla birlikte söylediğimiz marşlar vs. derken derneğe ve davaya bağlılığımız her gün biraz daha artıyordu. Yalnız bu bağlılık kuru kuruya bir bağlılık olmaktan çok fikir ve tefekkür yönüne de çok çok önem ve ağırlık vererek hayatımın ve yaşantımın da bir parçası ve gayesi oldu.)

(Derneğimizde seminerler, sohbetler ve hatta Halk Eğitim Merkezi salonunda yapılan konferanslar derken, 1971 12 Mart’ında Türk Silahlı Kuvvetleri Demirel Hükümetine bir muhtıra vermiş ve ardından da bazı illerde Sıkıyönetim ilan edilmişti. Dolayısı ile ülkede bulunan tüm dernekler kapatılmış ne hikmetse bilinmez; Genç Ülkücüler Teşkilat’ımız kapatılan dernekler listesinde yer almamıştı. Belki de bir tesadüftü. Genel Merkez yöneticileri de Genç Ülkücüler Teşkilatı Genel Merkezini Yozgat’a taşımaya karar vermişlerdi. Bizim Köseoğlu Mahallesinde bulunan evimizin üst katına taşınan derneğimiz genel merkezi de 1971 yılının sonuna doğru Sıkıyönetimce kapatılmıştı.)

(“Genç Ülkücüler Teşkilatı” Yozgat’ta kapatılınca onun yerine biz yine Yozgat’ta “Ülkücüler Teşkilatı”, “Türk Ülkücüler Teşkilatı” ve son olarak ta “Büyük Ülkü Derneği”ni kurduk. (Tabi daha sonra Ülkü Ocakları, Ülkü Yolu Derneği kurulmuştu.) Biz de Yozgat’ta Türk Ülkücüler teşkilatı ve ardından da Büyük Ülkü Derneğini açtık. Çeşitli binalarda faaliyet gösterdik, toplantılar yaptık, sohbetler ve seminerler düzenledik. Derneğimize gelen kimseleri bilgilendirmek amacıyla pek çok sayıda seminer düzenledik. Her hafta cumartesi günü saat 13.00 de çok önemli bir aksilik olmadığı takdirde toplantı ve seminerlerimizi aksatmadan yürüttük. Bu dönemlerde her zaman her yapılan faaliyetin içinde ve önünde bulundum. Yozgat’ta duvarlarda yazı-slogan yazılabilecek her yerde benim imzam vardır. Hem de itina ile ve düzgün yazardım. Rastgele karalamazdım.

Derneğimiz adına bildiri vs. yazılacağı zaman bu bildirileri de çoğu kez ben yazdım.)

(Bu zaman içerisinde bazı ulusal gazetelere de yazılar göndermiş ve bu yazılar da yayınlanmıştı. 1976 Yılına gelindiğinde, Büyük Ülkü Derneği başkanı olarak, o güne kadar hareketimizin Yozgat’ta oluşumu, gelişimi ve yaşanılanlarla birlikte gördüğüm aksaklıkları anlatan notlat tutmuştum. Şimdi bu notlara beraberce bakabiliriz.)

(Açıkça belirtmem gerekir ki: Size aktarmaya çalıştığım notlarım arasında, kavga dövüş, yürüyüş, gösteri gibi konular olmayacak. Fakat buna karşılık; Okumaya yazmaya, fikir ve tefekküre, büyüklerimize, büyüklerimizin görüşlerine, yayın organlarımıza, eğitim ve seminere çok çok önem veren Genç bir Ülkücünün neler düşündüğünü bulacaksınız. Bu yüzden o günlerde yaşadığımız şeylerin daha çok fikir-tefekkür yönüne eğileceğim. Malumdur ki kavga dövüş geçici, fikir ve düşünceler kalıcıdır.)

***

(Notlarımda bulunan görüşler 1975-76 yılları ile daha öncesini kapsamaktadır. Bu gün esasta ve Türk Milliyetçiliği fikriyatımızda, Vatan Millet sevgimizde, Devletimize olan bağlılığımızda, Tarihimize olan sevgi ve saygımızda bir değişiklik olmamakla birlikte, bu gün itibariyle sadece olaylara bakışımızda bazı küçük farklılıklar da olmuş olabilir. Onları da yeri geldikçe açıklama yoluna gideceğim.)

(Kısmet olursa bu konuya devam edeceğiz.)

Not: 1- Bu yazı dizisinde 1975-76 yıllarını kapsayan bölümünü “tırnak içinde “yatık” ve daha koyu yazı ile belirttim.

2- O gün aldığım notlar için bu gün bazı açıklamalar yapma gereği hissettim. Bu açıklamalarımı da parantez içimde düz yazı olarak belirttim.

İlgi ile okuyacağınızı umarım.