Özümüzü ve Millî Kimliğimizi Korumalıyız!

Abone Ol

Her toplumun kendine özgü bir kimliği vardır. Milletler, bu kimlikle tarihteki yerlerini alırlar. Millî ve manevi değerlerini bu kimlikle muhafaza ederler. Aile olmayı bu kimlikle sağlar; sanat ve mimarilerini, şehir ve medeniyetlerini bu kimlikle oluştururlar. Geleceklerini de yine bu kimlikle ayakta tutarlar.

Bizi biz yapan, bizi millet kılan, birlik ve beraberlik içinde kardeşçe yaşamamızı sağlayan unsurlardan biri de Müslüman kimliğimizdir. Bu kimlik, mayasını şu ayet-i kerimeden alır:

“Biz, Allah’ın boyasıyla boyandık. Kimin boyası Allah’ın boyadığı renkten daha güzeldir ki! Biz, yalnızca O’na kulluk ederiz.”

Bu kimliğin harcında Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’den beslenen rahmet pınarları vardır. Temelinde, zamana ve zemine göre değişmeyen İslam ahlakı yer alır. İnşasında ise rahmet ve merhameti, adalet ve iyiliği kuşanmak vardır.

Tarih sahnesinden silinen milletler, önce yabancı kültürlerin etkisi altına girmiş, ardından kendi kimliklerine yabancılaşmışlardır. Bunun sonucunda medeniyetlerini ve geleceklerini kaybetmişlerdir. Bugün insanlık, ciddi bir ahlaki yozlaşma ile karşı karşıyadır. Sınır tanımayan eğlencelerle tertemiz yaratılan fıtrat bozulmak istenmektedir. İnsanın; zamanını ve imkânlarını harcadığı ölçüde mutlu olabileceği algısı üretilmekte, özüne ve kültürüne yabancı, kimliksiz nesiller oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Yüce Rabbimiz, yeryüzünde bu kötülüklere sebep olanları bizlere şöyle tanıtmaktadır:

“İnsanlardan öyleleri vardır ki, eline güç geçtiğinde bozgunculuk çıkarıp ürünleri, kültürleri ve nesilleri yok etmeye çalışır. Allah ise bozgunculuğu asla sevmez.”

Takvimden kopardığımız her yaprak, aslında hayatımızdan eksilen bir günün sessiz şahididir. Önümüzdeki hafta yeni bir miladi yıla girecek, ömür sayfamızdan bir yılı daha geride bırakmış olacağız. Bu günler; değerlerimiz ve kimliğimizle bağdaşmayan eğlencelerle hayatımızı zayi ettiğimiz günler olmamalıdır. İnancımızda ve kültürümüzde yeri olmayan sembollerle evlerin, iş yerlerinin ve sokakların donatıldığı bir ortama dönüştürülmemelidir. Bedenimize ve ruhumuza zarar veren alkolün tüketildiği, alın teri olmayan; kendisiyle hayır yapılamayan, adı ne olursa olsun kumar, piyango ve şans oyunlarının oynandığı bir zaman dilimi hâline getirilmemelidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:

“Kişinin iyi Müslüman olduğunun işaretlerinden biri de faydasız söz ve lüzumsuz işleri terk etmesidir.”

Ömür nimetinin her anını paha biçilmez bir hazine olarak görelim. Yüce Rabbimizin,

“İnsanların hesaba çekilecekleri gün iyice yaklaştı; hâlbuki onlar gaflet içinde haktan yüz çevirmektedirler.”

ikazına kulak verelim. Bugüne kadar nasıl yaşadığımızı gözden geçirirken hâlimizi ve geleceğimizi, ebedî yurdumuz olan ahirete göre şekillendirelim. Unutmayalım ki uzak gördüğümüz ölüm ve hesap, bize çok yakındır.

Bu haftaki Diyanet hutbesini paylaştık. Özünü koruyan, millî ve manevi değerlerine sahip çıkan duyarlı kardeşlerime selam olsun.