Paylaşımlara Dikkat Etmeli İleri Bakmalıyız

Abone Ol

Dünyada dil kadar önemli ikinci bir nesne var mıdır bilemem ama insanı hem yücelten hem de alçaltan ve hatta “esfel-i safilin” (sefiller sefili) yapan kendi dilidir. Bu yüzden söz söylerken dilimizden dökülen kelimelere çok dikkat emeli ve ilerde pişman olmamak için bin düşünüp bir kez dilimizden dökmeliyiz. Bir insanı her durumda zora sokanda, onu el üstünde tutan da dilinden dökülen kelime ve cümlelerdir.

Atalarımız, “bin biliyorsan da bir bilene danış” derken sözün ve dilin önemine dikkat çekmişlerdir. Ayrıca “konuşmadan önce sözlerine sen hâkimsin konuştuktan sonra ise sözlerin sana hâkim” sözü de dilden dökülen kelimelerin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Bu yüzden, büyük lokma yiyip büyük konuşmamak gerekmektedir.

Kim hakkında, nerede ve nasıl konuşursak konuşalım önce konunun özünü iyi anlamalı ardından da gerekiyorsa konu hakkında yorum yapılmalıdır. Hâlbuki biz ne yapıyoruz, önce yorumlara bakıyoruz, o kişiyi yargılıyor hatta onu kesip biçip bir yerlere koyuyor ve yargılıyoruz. Ardından da biz yeni yorumlar yapıyoruz. Konuyu anlama gibi bir gayret içine girmiyoruz. Hâlbuki önce konuyu anlama yoluna girsek belki o zaman o insanı yargılama yoluna gitmeyebiliriz. Buna pek dikkat etmiyoruz.

Günümüzde ise işin bir başka boyutu gelişmiş görülüyor. Özellikle de sosyal medyada, birisi bir mesaj veya bir haber paylaşıyor, biz hemen o paylaşıma balıklama atlıyoruz. Bu paylaşımın aslı var mıdır? Yok, mudur demeden aynı paylaşımı “o günkü fikri iklimimize uyuyor” veya “rakibimize iyi giydirmiş” diyerek paylaşmakta bir beis görmüyoruz. Daha sonra o aslı esası olmayan konu hakkında yetkililer veya bilenler açıklama yapıyor durumu düzeltiyorlar. Fakat biz buna aldırmadan o günkü siyasi havaya ve aleyhinde bulunduğumuz kişi ve kişilerin durumuna uyuyorsa, biz de düzeltme yoluna gitmiyor yalan yanlış haberin ortağı oluyor ve bundan dolayı da ne bir sorumluluk duyuyoruz ne de nedamet duygusu taşıyoruz.

Demokrasilerde, elbette ayrı düşündüğümüz ve fikirlerine katılmadığımız insanlar ve kuruluşlar olacaktır. Bu normaldir. Herkesin fikir hürriyeti vardır, bölücülük ve yıkıcılık olmadan herkes fikirlerini açık açık söyleyebilir, istediği paylaşımı da yapabilir. Buna kimse karışmaz.

Ülkede demokrasi var herkes konuşmakta serbesttir derken, aslı astarı olmayan ve uydurma birtakım konular üzerinde fikirler yürütülüyor, senin liderin iyi benim partim kötü, senin derneğin kötü benim vakfım çok başarılı gibi çok da ciddiyeti olmayan konular üzerinde duruyoruz.

Biz birbirimizle uğraşırken, batı bizim üzerimizde oyunlar kuruyor. Birbirimizle uğraşmaktan bir nebze uzaklaşmalı ve başımızı kaldırıp dünyaya, hatta biraz da çevremize bakmalıyız.

Dünyadaki tüm mazlumlar batıya ve batılılara lanet okuyor… Ama bize dua ediyor, bizi bekliyor, bizim yeniden toparlanıp yeniden ayağa kalkacağımız günleri bekliyor ve özlüyorlar. Ve bunu da açık açık söylüyorlar.

Bu yüzden bizim yarınlara ve bizden umut bekleyenlere cevap vermeli ve bunun için çok iyi hazırlanmalıyız.

Türkiye tüm mazlumların ümidi olmaya devam ediyor. Tarihte de bu böyle idi. Siz bugün düştüğümüz ve asla kabullenmediğimiz zelil duruma bakmayın. Bize ümit bağlayan insanlar var. O insanların ümidini boşa çıkaramayız. Türkiye bölgesinde önemli bir güç. Hatta gerçek gücü pek görülemeyen bir güç. İşte bu yüzden Türkiye’ye her gün yeni bir problem çıkartıyorlar ve önünü kesmek istiyorlar.

Türkiye’nin yeniden toparlanması ve ayağa kalması gerekiyor hem bir an önce hem de Türk Milliyetçilerinin elinde. Türk Milliyetçileri birbiriyle uğraşmaktan vazgeçmeli, hem de derhal vazgeçmeli. Birbirlerine saygı duymalıdırlar.

Batı, hâkimiyetinin sonuna, Türkiye’nin yeniden tarih sahnesine çıkışına ve yeniden silkinişine şahit oluyor.

Bu gerçeği görebilmek için Balkanlar’a, Kafkaslara, Kuzey Afrika’ya bakmak oralardaki insanların bize olan hasretini görmek gerekir.

Üsküp’te, Saraybosna’da, Mekke’de, Medine’de, Yemen’de, Sudan’da insanların Türkiye’yle yatıp Türkiye’yle kalktıklarını artık görmek gerekiyor. Bunu anlamalıyız. Batı bunu görüyor, bu yüzden üstümüze üstümüze geliyor. Her gün yeni bir problem çıkartıyor. Bunu anlamalı buna göre davranmalıyız.

Asya’da, Afrika’da, Balkanlar’da nerede olursa olsun, bize gönül bağı ile bağlı bulunan bu mazlum İnsanlar bizi bekliyor. Biz onları yalnız bırakamayız.

İşte tam da bu yüzden çok çalışmalı çok iyi hazırlanmalıyız…

Bu yüzden daha sıkı kenetlenmeli bu yüzden birliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi pekiştirecek köklü adımlar atmalıyız…

O yüzden daha fazla vakit kaybetmeden sen ben kavgasını bırakmalı, içerdeki sorunlarımızı hızla çözmeli, bilim, düşünce, sanat, siyaset, medya ve kültürde geleceği inşa edecek, yeni nesiller yetiştirmeliyiz.

Çalışmak ve daha çok çalışmak. Biz tarih boyu yüklendiğimiz “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresini hiçbir zaman unutmamalıyız, “Geçmişte olanın gelecekte de olacağına” bütün kalbimizle inanmalı, târihî mefâhirmizden kaçmamalı ve kendi ayak sesimizden korkmamalıyız

Fikirlerimiz düşünceye, düşüncelerimiz sevgiye, sevgilerimiz inanca, inançlarımız ümide, ümitlerimiz milletimize/insanımıza, insanımız Alllah(c.c.)’a dayanmalı, sa’ye sarılmalı, hikmete râm olmalı ve tarihten ilham almalı ve bu inançla ileriye doğru atılmalıyız. Tarihte olduğu gibi biz “yine kendimiz olmalıyız”.