Süleyman amca…

Abone Ol

Süleyman Taşdemir… Lakabı Naneci. Eski şoför… Uzun yol şoförü…
Geçen hafta kaybettik Süleyman amcamı. 57 gün yoğun bakımda kaldı.
Şahsına münhasır, mükemmel bir insandı. Kalbi tertemizdi; dürüst, mertti. Dışı sert, içi yumuşacıktı. Rahmetli Hüseyin Koç, Süleyman amca için “Ziraat Bankası gibi adam; borcunu günü gününe getirir” derdi. Hiç kimseye kötülüğü dokunmadı. Kimsenin dedikodusunu yapmadı, sırtından vurmadı. Dilinin kemiği yoktu ama kimsenin arkasından konuşmaz, iş çevirmezdi. Her şeyi herkesin yüzüne söylerdi.
Oturur, eskileri konuşurduk. Yozgat’ın yerlisiydi. Oradan buradan konuşur, uzun uzun sohbet ederdik. Sohbeti o kadar güzeldi ki doğallığıyla güldürürdü.
Peki şimdi ben kiminle konuşacağım eskileri? Kim soracak bana “O yaşıyor mu, şu nerede oturuyor?” diye…
Amcama çok benzetirdim onu. Öz amcam hayatta çok şükür ama İstanbul’da yaşadığı için, özlemimi Süleyman amcamla giderirdim. Öz amcamdan farkı yoktu. Aynı yaştalardı. O dönem insanları hep böyle demek ki… Kimseye zarar vermeyen, en güvenilir, en deli dolu insanlardandı.
Ankara’ya birçok kez yolculuk yaptık Süleyman amcamla. Yeni şoförlere taş çıkarırdı. Yolculuk onunla çok keyifliydi. Gençliğinde çok hızlıymış; “Bu vücudu çok yorduk” derdi. Çok sıkıntı çekmişti.
Rahatsızlandığında umutluydum. “Eski toprak, bunu da atlatır” dedim. Yoğun bakımdan çıkar sandım. Ziyarete gittiğimde çok iyi gördüm, gerçekten iyiydi. “Daha çay içeceğiz seninle” dedim… Ama olmadı.
Verdiği yaşam mücadelesini kaybetti. Kalbi durdu. Gökhan arayıp “Babamın kalbi durdu” deyince inanamadım. Hâlâ umudum vardı. “Yarın uyanır” dedim. “Ne krizler geçirdi, bu mu geçmeyecek?” dedim… Geçmedi. Olmadı.
Kalbi de bedeni de çok yorgundu. Hayat onu çok erken yaşlarda yormuştu. Bugüne kadar çok mücadele verdi. Eşi ve çocukları için yaşadı. Hanım teyzem çok güzel baktı, eledi, beledi. Süleyman amca evden çıkamadığı için Hanım teyze de hiçbir yere gitmedi; onu hiç yalnız bırakmadı. Çocukları etrafında pervane oldu, bir dediğini iki etmediler. O kadar güzel ilgilendiler ki…
Hepsinden razı gitti, çok mutlu gitti.
Hani şarkıda diyor ya: “Keşke biraz daha zaman verseydiniz…”
Keşke biraz daha kalsaydı. Keşke hiç gitmeseydi. Keşke ölümsüz olsaydı.
Koca bir çınardı. Hep ölümsüz gelirdi gözüme; çünkü çok güçlüydü. Her badireden çıkmıştı. Korkuttuğu dönemler oldu, yine öyle sandık. “Yine korkutuyor” dedik. Ama bu sefer olmadı.
O güzel insan beyaz atına binip gitti… Çok üzgünüm.
Hanım teyzeme, Cihangir’e, Gökhan’a, Ayşenur’a sabır diliyorum. Süleyman amcam, mekânın cennet olsun. Seni hiç unutmayacağız.
Ziyarete gittiğimde helallik istedi. “Daha görüşeceğiz, dur ne helalliği?” dedim. Onu son görüşüm olacakmış meğer. Hastanede bir odada vedalaşacağımız aklımın ucundan geçmezdi. O kadar güçlüydü gözümde… O kadar sonsuz…
Ah Süleyman amcam… Hakkım helal olsun.
Bizi, hepimizi çok üzdün. Her ölüm erkendir ama 77 yaşındaki bir insanın ölümü de bizim için çok erken. Çok hazırlıksızdık. Belki sen biliyordun ama biz hiç konduramadık. Ormanlarımızı çınarsız bıraktın. Yokluğun çok belli, koca bir boşluk…
Ama biliyorum ki rahatladın. Huzur içindesin. Yerin cennetin en güzel yeri; buna çok eminim.
Yeni bir yıla giriyoruz. Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu; bol bereketli, bol yağmurlu, karlı ve susuz kalmayacağımız bir yıl diliyorum.