Türkiye’de şehirlerarası telefon kodları, sanılanın aksine sadece coğrafi ya da alfabetik sıraya göre değil; telefon santrallerinin çalışma biçimlerine, nüfus yoğunluğuna ve iletişim ihtiyaçlarına göre şekillendirildi. Özellikle kadranlı telefon döneminde kod numaralarının uzunluğu, arama süresine doğrudan etki ediyordu. Daha kısa sürede çevrilebilen numaralar, santrallerin daha az meşgul olmasını sağlıyordu. Bu nedenle, en yoğun telefon trafiğine sahip büyük şehirler, çevirmesi daha az zaman alan kodlara sahip oldu.
En kısa ve prestijli kodlar büyük şehirlere verildi
İstanbul’un Avrupa yakasına verilen 212 kodu, bu yaklaşımın en belirgin örneklerinden biri. Aynı şekilde, ABD’de de New York’un en merkezi bölgesi için 212 kodu kullanılıyor. Bu, global anlamda da benzer bir mantığın izlenmiş olduğunu gösteriyor. Ankara ise 312 koduna sahipken, Eskişehir gibi daha küçük şehirlerde dahi 222 gibi kısa süreli kodlar verildi. Öte yandan, 488 ile Batman gibi şehirler, çevirmesi en uzun süren kodlara sahip oldular.
Kodlama sistemi nasıl belirlendi?
Telefon şehir kodları, yalnızca iletişimi yönlendirmekle kalmadı; aynı zamanda o şehrin demografik ve ekonomik önemine dair ipuçları da sundu. Türkiye’de başlangıçta illerin alfabetik sıralamasına göre planlanan kodlama sistemi, zamanla trafik yoğunluğu ve altyapı durumuna göre özel düzenlemelerle şekillendirildi. Örneğin, coğrafi yakınlığa rağmen kodları çok farklı olan komşu iller görmek mümkün.
Şehirlerin büyümesiyle yeni kodlar devreye girdi
Zaman içinde şehirlerin büyümesi, yeni kodların gerekliliğini doğurdu. İstanbul örneğinde olduğu gibi, şehir ikiye bölünerek Avrupa yakasına 212, Anadolu yakasına ise 216 kodu verildi. Benzer bir uygulama ABD’de de görülmüş; New York'un ikinci bölgesi için 718 kodu tanımlanmıştı. Bu ayrım, hâlâ birçok kişi tarafından karıştırılabiliyor.
Modern telefonlar hızlandı, ama eski sistem hâlâ geçerli
Bugünkü tuşlu ve akıllı telefonlarla numara çevirmek artık saniyeler sürüyor. Ancak o dönemdeki sistem hâlâ büyük oranda geçerliliğini koruyor. Tarihsel olarak belirlenmiş olan bu kodlar, sadece birer rakam değil; aynı zamanda teknolojinin gelişim sürecine tanıklık eden küçük ama önemli birer tarihsel miras.