Türk Barış Coğrafyası Kuruluyor

Abone Ol

Bir heyula gibi kuzey-doğu’muzda duran Sovyetler Birliği bölge ülkeleri kadar dünyayı da tehdit eder vaziyetteydi. Fakat görülecekti ki bizim bazı korkularımız yersizmiş.

25 Aralık 1991 tarihinde Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’un istifa etmesinin ardından Sovyetler birliği içinde bulunan pek çok cumhuriyet bağımsızlık yoluna girmişlerdi.

O günleri hep birlikte yaşadık ve öyle sandığımız o koskoca Sovyet İmparatorluğu çatırdıyor ve dağılıyordu. Neticede bu dağılma sonucunda 5 tane yeni Türk devleti de bağımsızlığını elde ettiler.

O bağımsızlık günlerinde Türkiye ile ilişkilerin geliştirme yolları arıyorlar ve heyetler gidip geliyordu.

Bu gün olduğu gibi her şeyi eleştiriye tabi tutan ve bu eleştirileri arasında da sürekli devleti eleştirme hastalığına yakalanan arkadaşlar şöyle diyorlardı; “Türkiye bu konuda çok hazırlıksız yakalandı”, “Türkiye’nin Sovyetlerin dağılma ihtimali konusunda hiçbir hazırlık yapılmamış”, “Türk Devletini idare edenlerin ufukları çok darmış” vs. vs gibi sözler dile getirdiler.

O günün ülke şartlarını hesap etmeden ileri sürülen bu fikirlerin pek çoğu politik olarak o gün iktidarda bulunanlara yöneltilen eleştirilerden başka bir şey değildi. Ülke Özal iktidarından sonra koalisyonlar dönemine girmiş, partiler küçülmüş, partilerin tek başına iktidar olma imkânı pek kalmamıştı. Yani kısaca ülke kendi iç meseleleri ile uğraşıp duruyordu.

Şimdi ise ülkemizin önüne yeni imkânlar doğmaya başlıyor. Savunma sanayinde elde edilen büyük başarı ve ilerlemeler bölge ülkelerinin olduğu kadar uzak yakın dost ve düşmanların da dikkatini ülkemize çekmiş görünüyor.

O günlerde, hazırlıksız yakalandık demişlerdi; İşte şimdi yeni bir fırsat ülkemizin önüne geliyor. Günlük kısır siyaset konularını bir kenara bırakıp haydi hep beraber bu konulara kafa yoralım.

Ben kendimce bazı şeyler düşündüm. Mümkün olur ya da mümkün olmaz. Ama kafa yormak lazımdır diye düşünüyorum.

Çünkü Türkiye giderek güçleniyor, bölgede önemli ve bir o kadarda vazgeçilmez bi ülke haline geliyor. O halde yarınlarda olması muhtemel gelişmeler için bu günden hazırlık yapmak ve fikirle üretmek gerekir.

Buyurun tesbitlerim:

“Devletimizin yapısı, kanunlarımız, şehirlerimiz, caddelerimiz kanun ve yönetmeliklerimiz baştan sona değiştirilmelidir” diye düşünüyorum.

En başta “Anayasa” olmak üzere, tüm kanunlarımız, tüzüklerimiz, yönetmeliklerimiz, genelgelerimiz gözden geçirilmeli yeniden yazılmalı/düzenlenmelidir.

Bu düzenlemeler, sadece kendi vatandaşlarımız için değil, istikbali düşünerek tüm Türk devletlerini ve tüm bölge insanını kapsayacak ve onların da ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yapılmalıdır. Onların ihtiyaçları göz önüne alınmalıdır.

Şimdi “Türk Devletleri Teşkilatı”da kuruldu.

Artık öyle anlaşılıyor ki;İ Önümüzdeki zamanlarda tarihteki “Devlet-i Aliyye Barışı”na benzer Bir “Türk Barışı Coğrafyası”nın gerçekleşeceği görünüyor..

İstikbalde muhtemelen meydana gelebilecek bu duruma bizim bu günden hazırlıklı olmamız hazırlıklar yapmamız gerekir.

Bölgede bulunan tüm milletler ve insanlar bizden gerektiğinde her türlü hizmeti almalı, kanunlarımız, tüzüklerimiz, nizamnamelerimiz, yönetmeliklerimiz buna izin vermelidir.

Nijerya’dan gelen bir Müslüman bizim kanunlarımıza göre eğer istiyorsa nikâh yapabilmeli, dini konularda onun tüm ihtiyaçlarının görülebileceği şekilde teşkilatlarımız olmalıdır.

“Ben Türkiye kanunlarına göre mahkeme edilmek istiyorum” diyen bir Pakistanlı bu hizmeti alabilmeli, bizim kanunlarımıza göre yargılanmalı hangi hizmeti almak istiyorsa almalıdır.

Devletimizin tüm işleyişi buna göre düzenlenmeli ve bu yeni duruma hazır hale getirilmelidir.

Anayasa mahkemesi bir konuda karar verirken bu durumları, bu coğrafyaları ve bu coğrafyalarda bulunan tüm insanları düşünmeli, onları dikkate almalı, Türk dünyasının ve İslam dünyasının gözünün üstümüzde olduğu unutulmamalıdır.

Bu “Türk Barışı Coğrafyası“ çevresinde bulunan tüm insanların ihtiyaçları, düşünceleri ve bize bakışları dikkate alınmalı, ona göre yapılandırmalarımız uygun hale getirilmelidir.

Hatta gerekirse, çevremizdeki akraba milletlerden ve akraba topluluklar arasında bizden “pasaport” almak isteyen herkese bu “pasaport” kısa bir inceleme ile verilmeli, isteyen vatandaşlık ve çifte vatandaşlık hakkını alabilmelidir. Bu gibi insanlar sanki bizim vatandaşlarımız gibi muamele görmeli değer görmelidir.

Hatta bu ülkelerde bulunan başarılı ilim ve fikir adamlarına, sanatçılarına çeşitli vesilelerle ödüller, madalyalar ve kırmızı pasaport verilebilmesi düşünülmeli ve bunların planları yapılmalıdır.

DÜZELTME VE ÖZÜR

24 Ocak 2022 tarihli “Yozgat Çamlık” gazetesinde yayınlanan “Siz Kime Karşısınız” adını taşıyan “ironik” yazımda hayali şahsiyetleri konuşturarak ülkede zaman zaman alevlenen din, dindarlık, laiklik vs. ve uygulamaları konularına değinmiştim.

Yazımın bir bölümünde “Ulusal Kanal” ibaresi geçmektedir. Bu yazımdaki “Ulusal Kanal” ibaresinin bu logo ile yayın yapan kanal hakkında olumsuz değerlendirmelere yol açtığını öğrendim. Söz konusu yazı ile ilgili kanalı kötüleme kastedilmemiş, olumsuz anlama gelecek bir düşünce aklımızdan geçmemiştir. Gazetenin internet sitesinde Ulusal Kanal için yanlış anlaşılabilecek ifade düzeltilmiş, kağıt üzerinde basılan yazımın düzeltilmesi için de bu açıklamanın basılması uygun görülmüştür. Yanlış anlaşılmaya mahal vermemek açısından durumu düzeltir, ilgili kanaldan ve okuyucularımdan özür dilerim.