TÜRKİYE’NİN YOZGATLARI Yozgatlı Büyük Şair Hüznî Baba

Abone Ol

Alimlerin ilmi, ariflerin irfanı, yiğitlerin şecaati ve hâkimlerin adaleti mülkü ayakta tutan yegâne varlık şartıdır. Cümlesinin temeli ilim ve irfandır ve topyekun cemiyet bu hayat iksiri sayesinde nefes alır. Bu itibarla her ilim ve irfan sahibi, merkez şahsiyettir. Çevresine bir istikâmet tayin ederek varlık ve oluş sırrına dair türlü beyanlarla, ama hal dilinden ayrı olmamak kayıt ve şartıyla, gönüllere ışıktırlar. Medeniyet ve kültürün sohbet kıvamında ruh iklimlerine muzafferane yürüyüşlerin kumandasından mesuldürler. Muhabbetin tesis ettiği her sohbet meclisinde hep bu kametler çekim noktasını teşkil ederler. Böylelikledir ki, sohbette alınan feyizler, bereketler, zuhuratlar ve fütuhatlar başkaca bir yolla alınmamıştır.

Vatan ufkunda hep bu mânâda adı anılan, şiiri bir vasıta olarak kullanıp hikmet goncaları takdim eden mehabetli sohbet erlerinden, alim, arif ve bu toprağın has evlatlarından bir zat da Hüznî Baba namı ile şöhret bulmuş Keşşafzade Mehmed Bahaeddin Efendi’dir.

Yozgatlı şairlerin en önde gelenlerinden olan Hüznî Baba, mutasavvıf bir şairdir. Nakşbendî meşayihinden Yozgatlı Şeyh Mustafa Efendi’nin torunu olmakla bir şeyh ailesidendir ve aynı zamanda son devir meşayihinden Nakşî-Halidî ve Kadirî Şeyhi Erbilli Mehmed Es’ad Efendi’ye (d. 1847 v. 1931) müntesiptir. Esasen, Yozgat muhitinin irfan meclislerinde, Hüznî’nin Nakşîliği çok iyi bilinen bir husustur.

Hüznî Baba’nın fevkalâde âşıkane manzumeleri vardır. Türk mutasavvıflar, birer Ehl-i Beyt muhibbidir. Hüznî’de mutasavvıf bir şair olarak bu irfanî daireye dahildir ve imanımızın amir hükmü gereği ümmetin göz bebeği Ehl-i beyt’e kara sevdalıdır ve gönülden bağlıdır. Kerbelâ matemine her iman eri gibi ortaktır. Hakk erlerinin büyüklerine ve Hazreti Hünkâr’a hürmetkârdır. O bu üslûbuyla sünnî bir şair olarak imanımızın lâzımesini yerine getirmiştir. Hüznî’nin divanlarında yer alan Ehl-i Beyt sevdasını terennüm ettiği şiirlerini bu açıdan değerlendirmek lâzımdır.

Hüznî Baba merhumun, davetle gittiği yerlerde sohbetten sonra zikir halkası kurup zikir çektirdiğini ve hatta köylere düğün için davet edilip götürüldüğü zamanda da, köy odasında eline def alıp ilâhîler söylediğini hatırlayan ak sakallı kocalar berhayattır.

Hüznî Baba, rüya âleminde, sonsuz selâm olsun Kâinatın Efendisi’ni müşahede etmekle şereflendirilir. Bunun üzerine, emsâli olmayan bu muazzez ikramın sarhoşluğu içinde aşkından bir katreyi satırlara nakşeder. Onun, Güzeller Güzeli’ne ithafen yazılmış bu enfes manzumesi, bilahire âşıkların dilinden düşmeyen bir vird haline gelir ve zikir halkalarından sonra zakirler tarafından ilâhî olarak okunur.

Kızarmış ruhların kudret elması

Ma’cun-u Lokman’ı değer gözlerin

Kaşlar cellâd lebler hayat çeşmesi

Taht-ı Süleyman’ı değer gözlerin

Mazağa’l-basar’dır na’t-ı şerifin

Bir nur-ı Huda’dır cism-i lâtifin

Ve’ş-şems-i ve’d-duha hüsn-i zarifin

Ol arşı’r-Rahman’ı değer gözlerin

Mim-i muhabbetten ismin âşikâr

Cemâl-i pâkine Yûsuf perdedar

Dünya ve ahiret onda her ne var

Mahlûk-ı Yezdan’ı değer gözlerin

Hüznî çok zamandır aşkınla ağlar

Eridi kalmadı yürekte yağlar

Dilin hasta diller merhemin bağlar

Çâr kûşe cihanı değer gözlerin

Hüznî Baba namı ile meşhur Keşşafzade Bahaeddin Efendi (d. 1879 v. 1936) pek çok Yozgatlının ezbere bildiği dörtlükleri ve hatıralarıyla yaşamaktadır.

Hüznî Baba’nın kahvehanelerde ve köy odalarında sohbetleri ile haklı bir şöhretinin olduğunu hâlâ pek çok kişi anlatır.

Eski vakıf dükkânlarında bulunan “Hocalar Kahvesinde” oturan zamanın hocaları, Hüznî’yi “bizim aramıza girmiyor” diye sık sık eleştirdikleri vakit, O da: “Ben cemaatı size hazırlıyorum, sohbetlerimle irşad edip, size gönderiyorum, siz de camide vazifenizi kolayca yapın, daha ne istiyorsunuz.” diye cevap verir.

Battal Köyü’ne sık gelir ve Battal’ın ağaları Mehmed Kâmil Ağa ve Süleyman Ağa’ya misafir olur, onlar da Hüznî Baba’nın kışlık ihtiyaçlarını Yozgat’a ondan evvel gönderirler.

Bir gün yine Battal’da, Süleyman Ağa’nın odasında otururken, mebusların geldiği, hep beraber karşılamalarının münasip olacağı söylenince: “Ehl-i ilmin kötüsü devlet adamlarının ayağına gider, hiç kalkmam, onlar benim yanıma gelsin.” diye tavır kor ve yerinden kalkmaz. Böylesine de vakurdur.

Hüznî Baba, daha çok halk adamı kimliği ile meşhur, ilmiyeden, sohbetleri ve nükteleri ile meşhur bir şairdir.

Nakşî meşayihinden Yozgat Müftüsü Mehmed Hulusi Efendi, Hüznî Baba’ya, Hüznî mahlasının pek ziyade hüzün ifade ettiğini söyler ve: “Değiştirseniz şu mahlasınızı.” der. Hüznî Baba da: “Peki efendim, hayhay, değiştirelim, Hüznî’nin sonundaki nun harfinin noktasını alta alalım ve Hizbî olsun.” diyerek mukabele eder. Böylece hoş bir zuhurat olur. Hizb, taraftar demektir çünkü.

Ancak o, zaman zaman Hüznî mahlası ile de şiir söylemeye devam eder.

Bir aşk eri olarak, bu manzemesi ve bizatihi hayatıyla da neyin taraftarı olduğunu gösterdiği için, ona, Hizbî mahlası tevafuk etmiştir.

Hüznî Baba’ya dair bir alt başlık daha var ki, onun Yozgat tarihindeki mevkiini aşikâr etmektedir.

Mustafa Kemâl Paşa’nın 3 Şubat 1934’de Yozgat’ı teşrifleri sırasında, bir şiiriHalkevi Reisi Çapanoğlu Bekir Bey (d. 1901 v. 1970) tarafından Gâzî Paşa’ya okunmuş, şiirden memnun olan Gâzî Paşa tarafından Hüznî’nin evine otomobil gönderilmek suretiyle görüşmenin temin edilmesi düşünülmüş; ancak evde ve hatta Yozgat’ta olmaması yüzünden görüşme gerçekleşmemiştir.

Şiirlerinden Bazıları:

Yozgat Destanı

Nice medh edeyim ab u havasın

Dinle nedir dasitanı Yozgad’ın

Tadanlar mest olur zevk u sefasın

Âli yüksekdir mekânı Yozgad’ın

Dört tarafın sarmış dağları vardır

Sedd-i İskender’den bir yadigârdır

Manzarası lâtif cay-ı mesardır

Gören olur hep hayranı Yozgad’ın

Çapanzade etmiş bir cami bina

Emsali bulunmaz bir yerde asla

Mekânını Firdevs eyleye Mevlâ

Veli ni’met mihribanı Yozgad’ın

Kıble tarafından Çamlık havadar

Ehl-i keyfe keyf bağışlar sad hezar

Al yeşil mor sarı çiçekler açar

Güller açar gülistânı Yozgad’ın

Bir nev arus âsâ yeşermiş çamlar

Hep sahraya gider servi endamlar

Kurulur meclisler içilir câmlar

Şarkı söyler gazelhanı Yozgad’ın

Dile neş’e verir çiğdem sahrası

Çayır çimen açar hoşdur havası

At koşusu erenlerin sadası

Hayat verir her seyranı Yozgad’ın

Açılır menefşe lâleler biter

Eser seher yeli bülbüller öter

Sakiler elinde bâdeler tutar

Hep cem olur nevcivanı Yozgad’ın

Yasemenle nergis reyhanla zanbak

Susamla ıtırşah safasına bak

Ne güzel halk itmiş Cenab-ı Hallak

Neva renkli erguvanı Yozgad’ın

Birikir her taraf pir ile civan

Temaşaya çıkar ahbab u yâran

Koç yiğitler anda tutarlar meydan

Güreşir hep pehlivanı Yozgad’ın

Panayırı meşhur denir her yanda

Keçi koyun deve at merkep manda

Sığır katır kalmaz hep gelir anda

Ticaretli haziranı Yozgad’ın

Ehl-i medeniyet sahib diyanet

Daim ahalisi eyler ticaret

Ahde vefa kılar mevcud sadakat

Müstakimdir hem vicdanı Yozgad’ın

Gayet garip dosttur misafirperver

Gelen gariplere çok ikram eyler

Mürüvvet ehlidir sehayı sever

Hamiyetten çok nişanı Yozgad’ın

Edebiyat yeri cahil ü arif

Her birisi fenne hakkıyla vâkıf

Kâtibdir umumu ehl-i maarif

Merkepçisi hem çobanı Yozgad’ın

Dilberleri çoktur ince meyanlı

Tâvus gibi süslü gayet ünvanlı

Zekâveti ma’ruf şöhretli şanlı

Kaleminden damlar kanı Yozgad’ın

Köyleri muhterem ehl-i sehavet

Gelen misafire eyler riayet

İltifatı fevkalâde nihayet

Gayet meşhur hanedanı Yozgad’ın

Sahib-i tevekkül safi vicdanlar

Muhibb-i sadıktır her bir insanlar

İşleri ziraat hep rençber onlar

Bağ bahçedir her tarafı Yozgad’ın

Aşair her taraf yaşar yaylada

Kurulmuş haymeler çölde sahrada

Konarlar göçerler cay-ı safada

Akdağ gibi var ormanı Yozgad’ın

Sorgun Boğazlıyan Ma’den Kazası

Mürüvvet ehlidir beyi ağası

Daim fukaraya vardır atâsı

Mebzul ni’metiyle nanı Yozgad’ın

Küsufa uğramış misl-i afitab

Ebr-i tarda kalmış sanki mahitab

Hırkası başında çok şeyh ü şebab

Nice vardır kahramanı Yozgad’ın

Etmedim vasfından binde birin yâd

Çekilmiş köşeye çok sahib irşad

Gayetle muhterem hep kavm-i Yozgad

Hem de pek yüksektir şanı Yozgad’ın

Hain her cihetden yaman değil mi

Ne kadar vasf etsem şayan değil mi

Hubbu’l-vatan mine’l-iman değil mi

Hizbî kıymetini tanı Yozgad’ın

Yozgat Destanı

Bu destan dahi, Şair-i şehir Hüznî tarafından, ikbâl devirlerinden sonra, bir kasırga gibi gelip hanümanı tarumar eden idbarın hüznü içinde söylenmiştir.

Bir hüzün kapladı şanlı Yozgad’ı

Acı elemini duyan kalmadı

Bozuldu neş’esi arttı figanı

Taşı taş üstüne koyan kalmadı

Vicdanlar ağlıyor atf-ı nazarda

İntizam kalmadı çarşı pazarda

Vatan yıkılır mı vakt-i hazarda

Bir sahib-i erkân âyân kalmadı

Caddeler bozulmuş tozdan yürünmez

Kaldırımlar çökmüş taşlar görünmez

Niçin imârına karar verilmez

Reis-i beldeden soran kalmadı

Köprüler yıkılmış kanallar göçmüş

Zarafet kalmamış güzellik uçmuş

Anneye hizmetten evlât vazgeçmiş

Şu vatanın halin gören kalmadı

Zavallının çöplük olmuş her yanı

Sürünür kadısı gitmez kervanı

Eskiden sürdüğü demi devranı

Düşünüp de ibret alan kalmadı

Çeşmeler kesilmiş sular akmıyor

Hayır hasenata kimse bakmıyor

Evlât babasına dönüp bakmıyor

Şu ata hakkını sayan kalmadı

Bu güzel vatanın boynu bükülmüş

Neme lâzım diyen geri çekilmiş

Sine-i canandan al kan dökülmüş

Merhamet edip de yuyan kalmadı

Mezar taşlarına, bakan ağlıyor

Ayrılık oduyla ciyer dağlıyor

Sine göz göz olmuş, kara bağlıyor

Açılan yarayı, saran kalmadı

Müşfik evlât lâzım anavatana

Kimse kıymet vermez yerde yatana

Herkes ettiğini bilip utana

Hüznî’nin sözüne uyan kalmadı

* * *

Bir kıpti ufacık mesned alınca

Sadrıazam gibi payesine bak

İşin düşüp başın darda kalınca

Bir tecrübe et de mayesine bak

Zalime sır ver de bir aç arayı

Başına dar eder geniş dünyayı

Veled-i zinadan umma vefayı

Tohum kimin hele dayesine bak

İzzet-i nefsine arz et ihtiyaç

Dostun olsa verme fırsat gözün aç

Tilki gölgesinde kalma lâ-ilaç

Tek mahvetsin arslan sayesine bak

Cahil adam olmaz evliya olsa

Arife teslim ol eşkıya olsa

Hüznî bel bağlama akraban olsa

Hele bir fikrinin gayesine bak

Hüznî Baba’ya rahmet dilerim…

Kaynakça: Hüznî Baba hakkında bilgi için bkz. S. Burhanettin Kapusuzoğlu, Bozoknağme-Yozgat’a Güzelleme. İstanbul 2016, s. 352-356; M. Öcal Oğuz, Yozgatlı Hüznî, Hayatı ve Eserleri. Ankara 1988; M. Öcal Oğuz, Yozgatlı Hüznî Divanlarından Seçmeler. Ankara 1990; Mustafa Güneş, Yozgatlı Hüznî Divanı (II) Ankara 2000.