Yaygınlığı ve etkisi, ağır sonuçlar doğurması gibi sebeplerle yalan her devirde insanlığın en büyük ahlâki problemlerinden birini teşkil etmiş, bütün dinlerde ve ahlâk öğretilerinde kerih ve günah sayılmıştır.
İslâm'ın büyük günah kabul edip yasakladığı yalanın fıkıhta ayrıca hukukî sonuçları da ele alınır. Yalan yere yemin ederek bir kimsenin hakkının zayi olmasına yol açan kişi âhirette Allah'ın gazabıyla karşılaşacağı gibi dünyada da verdiği bu zararı tazminle sorumludur. Büyük günahlardan sayılan yalancı şahitlik neticesinde ilgili kişilerin uğradığı zarar yalancı şahide tazmin ettirilir, ayrıca o kimse mahkemece tâzirle cezalandırılır. Mâlikîler'e göre ebediyen, fakihlerin çoğunluğuna göre ise tövbe edip kendini ıslah ettiği kanaati yerleşinceye kadar şahitliği de kabul edilmez.
Ticarî işlemlerde satılan malın özellikleri, maliyeti, piyasa değeri vb. hakkında satıcının yalan söylemesi bu yolla elde edilen kazancı haksız ve haram kılar. Güven esasına dayanan akidlerde aldanan ve açık zarara uğrayan tarafa belli şartlarla akdi fesih, zararın tazmini gibi imkânlar tanınır.
Müslüman olduklarını ileri süren münafıklar Allah'a ve resulüne yalan söylemişlerdir. Bir ayette konuşana dürüst (sâdık), gerçek dışı konuşana yalancı (kâzib) denilmiştir Birçok âyette inkârcılar ve münafıklar hakkında, Allah'ın gönderdiği açık hakikatleri yalan saymaları sebebiyle "yalancılar" ifadesi kullanılmış, ayrıca peygamberlerini yalancı (kâzib/kezzâb) diye suçlayan kavimlerden söz edilmiştir.
Bir hadiste de şöyle denilmektedir: "Yalandan sakının, çünkü yalanla günah yan yanadır ve ikisi de insanı cehenneme götürür" Diğer bir hadiste, "Kardeşine bir söz söylediğinde o sana inanırken senin ona yalan söylemiş olman ne büyük bir ihanettir!" buyurulmuştur
İbn Hazm'a göre yalan her türlü kötülüğün aslıdır ve Allah'ı inkâr etme de onun bir türüdür. Yalan korkaklık ve bilgisizlikten doğar. Korkaklık ruhu alçaltır; korktuğu için yalan söyleyen kişi artık değer verilen ruhsal yücelikten uzak kalmıştır.
Siyasi yalanlar toplumu yönlendirmeye ve siyasi fikri empoze etmeye yöneliktir. Yalan politik bir davranış biçimidir. Ancak insanları ayrıştırır ve kin nefret tohumları eker. Birliğe kardeşliğe zarar verir. Siyasi ikbal uğruna yalan söylemek; insani de, ahlaki de değildir. İşin garibi yalan söyleme hususunda herkes bir birini ihbar ediyor ve yalancılıkla suçluyor. Doğru sözün doğru haberin üzeri kapatılmış oluyor. Toplumlar yalanlarla yönlendirilmeye çalışıyor.
Yalan, günahların en çirkini, ayıpların en fenası, kalbleri karartan bütün kötülüklerin başıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Yalan, nifak kapılarından biridir.”
“Sözle çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitne gibidir. Yalan söylemek, iftira etmek ile çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitneden de kötüdür.”Allah indinde en büyük hata, yalan konuşmaktır. (Hazret-i Ali)
Bir hadislerinde Hz. Peygamber Efendimiz (as), "Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?" buyurur ve bunu üç kere tekrar eder. Sahabe efendilerimiz, "Evet" deyince: "Allah'a şirk koşmak, anne-baba haklarına riayetsizlik, cana kıymak" buyururlar. Ardından da "Haberiniz olsun! Yalan söz, yalan şahitlik." diyerek yalanın da büyük günahlardan olduğunu üstüne basa basa tekrarlayarak ifade etmiştir. (Buharî ) Sözün özü (siyaset için de olsa) yalan söz topluma yapılan en büyük ihanettir. Birliğimizi bozar, Kardeşliği zedeler fitne tohumları eker. Üç günlük dünya için yalan dolanla kılıktan kılığa girenler hem bu dünyada da hem öbür dünyada da rezil ve rüsvay olacaklarıdır ki: değmez!