Yeşil daha yeşil olmaz mı?

Abone Ol

İlk fidanı ilkokul 4 ya da 5’inci sınıfta toprakla buluşturmuştum.
Kavak ağacıydı, hiç unutmuyorum.
Çayıralan Selçuk İlkokulu’nun arka bahçesine dikmiştik siyah önlüklü beyaz yakalı arkadaşlarımla.
Ne heyecanlanmıştım, o kavak ağacının büyüdüğünü görebilecek miyim diye içten içe düşünüyor hayal kuruyordum.
‘İşte benim o ağacım’ dediğim kavaklar büyüdü, sonrasında akıbeti ne oldu bakmadım.
Bir de o dönemin ilçesi şimdi mahalle hüviyetine bürünen Çokradan’da dikmiştik çam ağaçları.
Hava tıpkı bu günkü gibi serindi. Üşümüş olmanın etkisi ile çok da mutluluk duymamıştım.
Ağacın, yeşilin manasını çok fazla idrak edemeden, kalpte hissedemeden öğretmenlerimizin tıpkı bir işçi edasıyla dağlara fidan dikme amacı ile bizleri sürdüğü o gün keşke daha duygusal bakabilseydim olaya.
Her şeye rağmen vatan sevgisini kalbimize nakşedenler değil ağacı, yeşili, çöpü her şeyi ile bir bütün sevmenin sırrına eriştik.
Bugün geldiğimiz noktada gerek devletimiz gerek sivil toplum kuruluşları gerekse yerel yönetimler çok önemli kampanyalarla toprağı yeşille buluşturuyor.
Tabi Sorgunlu Ormanlar Kralı Salim Taşçı, Sarıkayalı Abdullah Karataş’ı ve daha nice gönlü yeşile bezenmişleri unutmamak gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip öncülüğünde dün yani 11 Kasım’da yine milyonlarca fidan toprakla buluştu.
Milli Ağaçlandırma Bayramı kapsamında gerçekleşen bu etkinlik başta Yozgat gibi bozkır diyarlarını yeşille buluşturma adına oldukça önemli.
Fakat tüm bu yapılanlar yeter mi?
Yetmiyor maalesef!
Tek başına devlet hassasiyeti ile bu işler yalnız ve yalın kalıyor.
Yaklaşık 4-5 ay önce bir okurumuzdan gelen mesaj adeta feryat niteliğindeydi. Yozgat’a dair orman haritasını paylaşan okuyucu, ‘Lütfen gündeme getirin, Yozgat’ı bu halden kurtaralım, boz kalmış, kurak kalmış görüntüden kurtarın’ diyordu.
Mesaj öylesine acil muhteviyat içerikliydi ki, bir yerde yangın ya da trafik kazası olmuş, vatandaş da bununla ilgili ihbarda bulunuyordu sanki.
Ne büyük bir duyarlılık!
Bu duyarlılıklar bizleri ağaca, toprağın bereketi ve gücünü sağlayan o muhteşem canlıya götürecek.
Biliyorsunuz, ağaçların kültür tarihimizdeki önemi de ayrıdır.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşu sırasında Osman Gazi’nin Şeyh Edebali’nin evinde gördüğü rüya mesela.
Osman Bey rüyasında: Koynuna bir ayın girdiğini ve o anda göbeğinden bir çınar ağacının çıkarak gölgesinin dünyayı kapladığını, gölgesinin altında dağların olduğunu, dağların dibinde suların çıktığını, kiminin bu sulardan içtiğini, kiminin bahçesini suladığını kiminin de çeşmeler akıttığını görür.
Ki, tarihimize bakın savaş için dahi olsa orman varlığı korunmuş.
Lakin orman varlığının yok olmasında yine savaşların da etkisi çok büyük haliyle.
Yozgat’ı başta merkez olmak üzere tıpkı Milli Parkımız Çamlık misali yeşile bürümek için daha çok sosyal projeye ihtiyacımız var.
Yapılanlar tek başına yetmiyor.
Bozkır hala ‘boz’, bozkır hala yeşile hasret.
Yeşil daha yeşil olabilir, yerel yönetimlerin teşviki ile toprağı yeşile boyamak için bekleyen insanlarımız var.