Yozgat ‘ortak paydası’ olamaz mı?

Abone Ol

Bereketli, sağlıklı, umut dolu bir hafta olsun…
Haftanın ilk günündeyiz. Yeni bir başlangıcın eşiğinde, rızkın, sağlığın, huzurun ve hayrın kapılarının aralandığı bir sabahtayız. Bu yüzden önce herkese bereketli bir hafta diliyorum. Sağlıkla, güzellikle, umutla…
Ve bugün… 24 Kasım. Öğretmenler Günü.
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir meslek. Bir insanın kaderine dokunan, yön çizen, ışık yakan, cehaleti parçalayan, bir toplumu şekillendiren bir kutsiyet… Öğretmenlik elbette bir güne sığmaz. Yeri başımızın üstüdür, değeri gönüllerimizdedir. Bu vesileyle, başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, ebediyete irtihal eden tüm öğretmenlerimizi rahmetle anıyor, görevi başında olan tüm öğretmenlerimizin gününü hürmetle kutluyorum.
* * *
Şimdi gelelim asıl meseleye…
Yozgat’ın meselesine…
Bizim kanayan, kabuk bağlar gibi olup her gündem değişiminde yeniden sızlayan meseleye…
Artık anladım.
Siyasi rekabetin, kişisel çekişmelerin, insanın fıtratında bulunan nefsi duyguların tetiklediği ihtirasların, kıskançlıkların, güç savaşlarının gölgesinde tam manasıyla Yozgat çatısı altında birleşmek mümkün değil. Bunu itiraf etmek içimi acıtıyor ama hakikat bazen acıtır. Yine de umudumu tamamen kaybetmiş değilim; fakat eski ısrarcılığım yok. Çünkü öğrendim ki bazen ısrar, iyi niyetli de olsa, çatlak oluşturur. Zorla yan yana gelmek, gönülsüz birliktelikler büyür, patlar, kırılır, parçalanır.
Ama bir başka gerçeği de gördüm:
Ayrı kulvarlarda olsak da, farklı siyasi çizgilerde yürüsek de, farklı dünya görüşlerine sahip olsak da, Yozgat ortak paydasında, millet menfaati için pekala güç birliği yapılabilir.
Çünkü mesele egolar değil, mesele Yozgat’tır.
Mesele rozet değil, mesele memlekettir.
Mesele makam değil, mesele millettir.
Muhalefet, yapılan her hizmeti “iktidar hanesine yazılıyor” diye içi gıcıklandığı için değersizleştirmeye çalışmazsa; bunun yerine “Yozgat kazanıyor” diyebilirse, işte o zaman siyaset hizmete dönüşür. İç huzur da tam burada başlar.
İktidar ise, “biz yaptık, onlar ortak olmasın” bencilliğinden kurtulup memleketin hayrını kişisel hesaplardan üstün tutarsa, işte o zaman güç gerçekten millete ait olur.
Asıl kırılma noktası burada:
Kişisel çatışmalar uğruna millete gelecek hizmeti bile bile engellemek, millet hakkından çalmaktır.
Bu vebaldir.
Bu yük ağırdır.
Bu hesabın mahkemesi yalnız sandık değil, vicdandır.
Yozgat’ın geri kalmışlığı kader değil; bu ayrışmaların sonucudur.
Yozgat’ın hak ettiği yerde olmayışı coğrafya değil; zihniyet meselesidir.
Yozgat’ın potansiyelini kullanamayışı imkânsızlık değil; birbirini çekememe hastalığıdır.
Bakın etrafımıza lütfen…
Doğu illeri akın akın turist alıyor.
Küçücük ilçeler marka oluyor.
Ekonomisi bizden küçük şehirler büyük yatırımları çekiyor.
Biz ne yapıyoruz?
Birbirimizi yiyoruz.
Biri yapınca diğeri küser.
Biri önerince diğeri sabote eder.
Biri alkış alınca öbürü gölgede kalmamak için engel olur.
Sonuç?
Yozgat yerinde sayar.
Genç göç eder.
Esnaf zorlanır.
Değerler unutulur.
Şehir küçülür, umut daralır.
Ama şunu bilin:
Bu şehri kurtaracak şey kavga değil, ortak akıldır.
Bu şehri büyütecek şey ötekileştirme değil, dayanışmadır.
Bu şehri ayağa kaldıracak şey siyasi aidiyet değil, Yozgat aidiyetidir.
Belki biraz zülfiyare dokunuyorum söylüyorum çünkü canım yanıyor. Burada mesele yapılanları yok saymak, ortaya konulan niyetleri görmezden gelmek değil.
Eleştiriyorum çünkü seviyorum.
Ben yine Yozgat’ın bir gün birleşeceğine inanacağım.
Belki tam değil, belki eksik, belki parça parça…
Bir şehir önce gönüllerde birleşir, sonra sokaklarda büyür.
Bu hafta bereketli olsun…
Haftanın ilk günü her şeye rağmen birleşebilenlerden, ayrı dünyalarda da olsa millet vebalini hiç olmaz ise göz önüne alarak birleşenlerden olmak gerekiyor.
Öğretmenlerimize hürmet, memleketimize umut, siyasetimize ise selam olsun.