Tuzun sofralarımızda sıkça kullanılan, gıdaların yapımı ve korunmasında önemli bir madde olduğunu belirten Dr. Demir, “Kaya tuzu, Himalaya tuzu ya da iyotlu tuz gibi çeşitleri olsa da hepsi temelde sodyum klorürdür” dedi.
Sodyum klorürün insan vücudu için hayati bir mineral olduğunu aktaran Dr. Demir, kan sodyum değerindeki bozuklukların basit rahatsızlıklardan hayatı tehdit eden ciddi nörolojik sorunlara kadar varabileceğini vurguladı.
Bilimsel araştırmaların, sağlıklı bireylerin günlük tuz tüketimini 5 gramın altında tutması gerektiğini gösterdiğini belirten Demir, özellikle kalp ve böbrek hastalığı olanlar ile risk grubundakiler için bu sınırın 2 gramın altında olması gerektiğini söyledi.
Aşırı tuz tüketiminin kan basıncını yükselterek kalp ve böbrek hastalıkları için ciddi bir risk faktörü oluşturduğunu ifade eden Demir, dirençli hipertansiyon hastalarının büyük çoğunluğunun yüksek tuz alımı yaptığını belirtti.
Tuz tüketimine dikkat edilmesinin sağlık okuryazarlığının önemli bir parçası olduğunu kaydeden Demir, sadece sofraya konan tuzun değil, turşu, salça, konserve ve salamura gibi tuz içeriği yüksek gıdaların da tüketiminden kaçınılması gerektiğini söyledi.
Marketlerde satılan özellikle hazır gıdalardaki tuz içeriğine dikkat edilmesi ve mümkün olduğunca az tuzlu ürünlerin tercih edilmesinin, toplum sağlığı açısından hayati önem taşıdığına dikkat çekti.
Dr. Mustafa Demir, “Yemek sofralarından tuz ve tuzlu gıdaların azaltılması, bireylerin ve toplumun sağlığını korumak için en önemli adımlardan biridir” dedi.