Yozgat Şehir Hastanesi'nde Sıkıntılar Devam Ediyor

Abone Ol

Görkemli, göz dolduran bir hastanemiz var, şükür. Şükür de sıkıntıları hiç bitmiyor. Doktor eksikliği, sıra düzeni, randevu sistemi, acil servis ve hasta kabulü konusunda ciddi düzensizlikler var.

Bazı bölümlerden randevu alamıyoruz, doktor eksikliği var. Böbrek hastasıyım; Nefroloji doktoru yok, dahiliye de düzgün sıra yok, al başına belayı… Dahiliye Uzmanı Dr. Mustafa Kozan’a özellikle teşekkür ediyorum; ilgisi ve alakası bizi mutlu ediyor.

Dahiliye bölümünde birkaç defa sıra aldım, sırayı tanıyan, saygı duyan yok; içeride herkes depilen giriyor. Yaşlıya acilde saygı gösteren yok. Kim gelirse içeri dalıyor. İyi de bir sıra düzeni kurulamaz mı kardeşim? Aç bilgisayarını, sırası geleni al; depilip girene de “Sıranı bekle” de. Bu kadar basit. Göz açıklığı yapanlara da fırsat verme; adam gibi sıraya girmeyi öğrensinler.

Dün acildeydim. Göğsümde şiddetli bir ağrı vardı, gece boyu yatamadım, acile gitmek zorunda kaldım çünkü normal servislerden randevu alamıyorsunuz. Yoğunluk, acil servislere devredilmiş.

Midemden duramıyorum, bıçak saplanmış gibi. Muayene hanelerinin önünde oturak da yok, ayaktasınız. “Git oturakta bekle” desen sıra sana hiç gelmez; mümkün değil, gözü açıklar dalıyor içeri…

Ayakta duracak hâlim yok, kıvranıyorum. Ama kapıda dikili durmam lazım ki içeri girebileyim. Zar zor girdim; kan tahlili, film, MR, serum vs. defalarca doktora girdim çıktım. Mümkün değil, ayakta duramıyorum. Herkes “Benim acelen var” diyor (olabilir). Sıra hikaye; kapı açılınca hücum içeri… Şükür, oğlum geldi de bir oturaklı sandalye alıp beni rahatlattı.

Acil doktorlarına bir şey diyemem, yoğunluk çok fazla. Sıhhatli bir muayene yapmanın imkânı yok. Ama özellikle Kayserili olduğunu öğrendiğim doktorun ilgisi beni memnun etti. Defalarca tahlil isteyip defalarca kontrol etmesi, mesleğine hevesle bağlı iyi bir insan olduğunu gösteriyor. Ama sıra tam bir çorba; kim kime dum duma… Bu insanı üzüyor; bu kadar düzensizlik olmaz diyorsun.

Öğle namazı kılıp çıkmıştım, akşam namazı geçiyor, ben hâlâ serumlu yatıyorum. Tek derdim ağrının dinmesi; bir elim göğsümde, diğer elimde evraklar. Yine söylüyorum, doktorlar haklı; adamların başını kaşıyacak vakti yok. Acile bu kadar yüklenirsen olacağı bu…

O hale geldik ki, ayakta duramaz hâle gelince oğlum Selçuk Alperen ve damadım Aydın Bora devreye girip yalnızlığımızı giderdiler. Sızı bitmedi ama doktor kardeşimizin ilgisi bizi rahatlattı; teşekkür ederiz. Kayserili bey efendi doktorun işini zevkle yapıyor olması mutlu etti bizi.