Yozgat siyasetini büyütmeyen gerçek!

Abone Ol

Aslında biraz bıtıraklı konu bu…
Hani tarlada yürürken paçanıza, elinize, cebinize bulaşır ya; ayıklaması da derttir.
İşte Yozgat siyasetini özellikle bu yönleri ile konuşmak, değerlendirmek tam öyle. Elinizi attığınızda illa bir diken batıyor. “Ne gerek var” deyip geçmek belki en kolayı ama sorun şu ki, biz geçsek bile film dönüyor, sahne aynı kalıyor, perde kapanmıyor.
Yozgat siyasetinde yıllardır aynı senaryonun farklı oyuncularla tekrar tekrar sahnelendiğini görüp de üzülmemek mümkün mü?
Bakıyorsunuz, Ankara’da öyle makamlar, öyle sıfatlar…
Çorumlu’nun, Kırıkkaleli’nin, Çankırı’nın, Sivaslı’nın gıptayla baktığı koltuklar Yozgatlı siyasetçilerin olmuş yıllar yılı. Bakanlar, genel başkan yardımcıları, komisyon başkanları, hatta Meclis Başkanvekilleri. Oldukça ihtişamlı ve göz kamaştırıcı bir tablo. Ama gelin görün ki o ihtişamın neden olduğu hastalıkların sancısı da yaşanıyor Yozgat siyasetinde.
Siyasetin kalbinde gücü paylaşmak yerine, Yozgat’a rağmen yapılan hesaplar çıkıyor kimi zaman karşımıza.
Emin olun bu durum siyasetin aktörleri için de büyük bir dert, zul, hastalık.
Ne gerek var diyen iç sesleri maalesef bir türlü dile düşmüyor, hayat bulmuyor garip bir şekilde.
Mesela, aynı partiden isimlerin bile sırf “rakibim” diye, şehrin faydasına olacak bir işe taş koyduğu günleri gördü bu şehir. Yatırım geldiğinde sırf kendi hanesine yazılmayacak diye Yozgat’ın geleceğini ateşe atan siyasetçiler olmadı mı?

KISIR DÖNGÜDEN BÜYÜK ÇIKAR MI?

“Yozgat siyaseti büyümezken Yozgat büyür mü sizce?” diye soruyorum kendi kendime. Cevap ortada. Çünkü bu memleket, siyasetini büyütmeden, kavgasını küçültmeden kalkınmaz.
Yozgat’ın siyasi tarihi maalesef bize şunu öğretti, güçlü bir siyasetçiniz olabilir, ama o güç şehre değil, şahsi hesaplara harcanıyorsa faydası yok.
Eskilerin anlattığı bir fıkradır, bilirsiniz; bir adam, devesini kiraya verir. Anlaşma nettir, deve kiralanmıştır ama gölgesi kiralanmamıştır. Öğlen güneşinde adam, deve gölgesine sığınmak isteyince tartışma çıkar. Deve sahibi der ki: “Ben deveyi verdim ama gölgesini vermedim.” Sonunda kavga büyür, hem deve kaçar, hem gölgesi.
Bizim siyaset de tam böyle işte. Makamı alıyoruz ama gölgesini kavga ediyoruz. Sonunda ne oluyor? Hem makam elden gidiyor hem de Yozgat’ın gölgesi başkasına kalıyor.

PEKİ SEÇMENİN KAYBOLAN UFKU NE OLACAK?

Bir müddet sonra biz Yozgatlılar da bu kavgaların içine çekildik. Siyasetçilerin tarafı olduk, birini tutarken diğerini karşı cephe belirledik. Önce siyasi gücün hazırcılığına alıştık, sonra da o güç arasında kalıp eridik. Seçmen olarak da bu hastalığın taşıyıcısı olduk.
Oysa siyasetçinin görevi Yozgat’a hizmet, bizim görevimiz de o hizmetin takipçisi olmaktı. Ama biz, “bizden olsun” diye diye asıl meseleyi, yani şehrin büyümesini unuttuk.
Çözüm var mı?
Elbette var. Öncelikle siyaseti “ben” üzerinden değil, “biz” üzerinden okumamız lazım. Yozgat’ı büyütecek her işin, hangi partiden, hangi imzadan çıktığına bakmadan sahiplenmek gerek. Kardeşliğin, birlik ruhunun siyaset üstü olduğunu hatırlamak gerek.
Ve bir öneri, Yozgat siyaseti kendi iç kavgalarını bırakıp ortak akılla tek yumruk olduğunda, işte o zaman Yozgat büyür. Yoksa biz daha çok deve gölgesi kavgası yapar, sonunda ne deveye bineriz ne gölgesinden faydalanırız.
Tek vücut derken görüntüde, samimiyetten uzak, ekran birlikteliği değil kastım.
Yozgat’ın büyümesini engelleyen gerçek, aslında siyasetin küçülmüş ahvalinde gizli.