Bu şehir…
Bir yanıyla bozkırın sessizliğini taşır, bir yanıyla asırlardır süren bir direnç kültürünü. Yozgat’ın geleceğini konuşacaksak, önce bir gerçeği kabul etmemiz gerekiyor: Bu şehir kendi kaderini çoğu zaman başkalarının kararlarında aradı. Artık bu döngüden çıkmak zorundayız.
Peki “kim ne yapmalı?”
Asıl mesele burada başlıyor.
SİYASETÇİLERE: GERÇEĞE DOKUNUN
Yozgat’ın siyaseti yıllarca törenlere, fotolara, vaatlere sıkıştı. Oysa bu şehrin derdi fotoğraf değil, ekmek.
Bir siyasetçiden beklenen çok basit: Sorunu görün, çözümü üretin, sahaya inin. Sürekli Ankara’dan konuşan değil, Sorgun’un pazarında teyzeye, Çayıralan’da esnafa, Akdağmadeni’nde işçiye dokunan siyasetçi lazım.
Yozgat’ın gençleri bir bir göç ediyorsa, bunun sebebi “yatırım gelmedi” değil; “vizyon gelmedi.”
Ya da yatırım geldi, öncelikler göz ardı edildi.
Yatırım geldi yeteri plan ve program yapılmadı.
Siyasetçinin görevi bu vizyonu getirmektir.
Yol isteyen değil, yol açan siyasetçi…
Bina isteyen değil, ruh inşa eden siyasetçi…
Bu şehir artık pansuman değil, operasyon istiyor. Ve her seçimde verilen sözlerin bir sonraki seçime devredilmesinden bıktı.
BÜROKRATLARA: MASAYA VURULACAK YUMRUKLA ÖLÇÜLÜR
Yozgat’ta her bürokrat, makamına “emanet” gözüyle bakmalı. Çünkü bu şehirde makam, masa başında oturmak için değil; şehre yön vermek içindir.
Son dönemde bürokrat yapımıza baktığımızda gerçekten ehil, liyakatli, gayretli isimler ön plana çıkıyor. Ama biz yine de bir mesaj vereceksek genelleme yapmak zorundayız!
Bir bürokratın en büyük görevi, “Yozgat’a bir şey katmak” olmalı.
Talimat bekleyen değil, proje üreten…
Dosya taşıyan değil, sorumluluk taşıyan bürokrat…
Valisi, kaymakamı, müdürü fark etmez; Yozgat’ın ihtiyacı şu:
Mevzuatı arkasına saklanıp yapılmayacak işi anlatan değil, mevzuatı zorlayıp bir yol bulan bürokrat.
Bu şehir gelişecekse, o masa başındaki kararlı duruşla gelişecek. Bu kadar açık.
STK’LARA: ARTIK GERÇEK BİR GÜÇ OLUN
Yozgat’taki sivil toplum yıllardır “temsil” ediyor ama “tesir” edemiyor.
Sivil toplum, şehrin gözü-kulağı-eli-ayağı olmak zorunda.
Sadece toplantı yapıp fotoğraf paylaşan bir STK, Yozgat’ın kaderine katkı sunamaz.
STK dediğin:
* Sorun tespit eder.
* Çözüm önerir.
* Kamuoyu oluşturur.
* Siyaseti ve bürokrasiyi gerektiğinde hizaya sokar.
Yozgat’ın sivil toplumunda en büyük eksik cesaret.
Şehrin menfaatini savunmak için önce risk almak lazım.
Gerekirse masa devrilecekse devrilsin; yeter ki Yozgat büyüsün.
İŞ İNSANLARINA: YATIRIM BİR CESARET İŞİDİR
Yozgat iş dünyası, potansiyelin farkında ama risk almaktan çekiniyor.
Oysa bu şehrin kaderini değiştirecek olan fabrikalar, üretim alanları, istihdam hamleleridir.
Yatırımcı korkarak büyümez.
Bu şehirde en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, cesur bir girişim vizyonu.
YOZGAT’IN GELECEĞİ BİR KİŞİYE DEĞİL, HERKESE BAĞLI
Bu şehir ancak birlikte hareket ederse kazanır.
Bir masaya dört kişinin oturması yetmez; o masaya dört farklı aklın, dört farklı vizyonun, dört farklı cesaretin oturması gerekir.
Yozgat’ın geleceği, atanmışın da seçilmişin de sivil toplumun da iş insanının da elinde.
Ve kimse artık “ben yaptım” ya da “ben yapamadım” diyerek sorumluluktan kaçamaz.
Bu şehir ya birlikte yükselecek…
Ya da birlikte kaybedecek.