Karabacak’ın vefatının ardından, Un Pazarı’nda adeta bir dönem kapandı.
Yozgatlılar onu, ‘’Boztepelilerin giyim dükkanının tam karşısında, gölgesinde nice anının yaşandığı noktada dururdu Durak Karabacak. Onun varlığı, sokakta bir düzen, mahallede bir huzurdu. Jandarma disipliniyle geçen askerlik yıllarının ardından da, aynı ciddiyet ve vicdanla yaşamını sürdürdü’’ ifadelerine yer verdiler.
En dikkat çekici yönlerinden biri ise, yanında bir an olsun yalnız bırakmadığı iki bakıma muhtaç, dilsiz kardeşiydi. Onları kendi evladı gibi sahiplenen Karabacak, yıllarca bıkmadan, usanmadan giydirdi, besledi, korudu. Onların sessizliği, Durak Karabacak’ın yüreğinden yükselen merhametle anlam buluyordu.

Yozgat’ta mahallede en küçük bir anlaşmazlık çıktığında gözler hemen onu arardı. “Durak Karabacak gelir, bu iş tatlıya bağlanır” sözü neredeyse Un Pazarı’nın yazısız kanunu olmuştu. Sözleri dinlenir, verdiği hükme herkes saygı gösterirdi. Mahallenin ağabeyi, halkın hakemiydi.
Adaletin timsali
Yozgatlılar onu sadece bir jandarma emeklisi olarak değil, aynı zamanda bir adalet timsali olarak anıyor. Herkesin ‘Jandarma Durak’ dediği Karabacak için söylenenler ortak: “O, mahallemizin vicdanıydı.”





