Yozgat’ta bir nesil gençleşirken yarınlar da gençleşmeli.
Bir nesil el değiştirirken Yozgat bunun farkına varmalı.
Zaman su gibi akıyor deriz ya…
O su sadece saçlara ak düşürmüyor, sadece ömre yaşanmışlık eklemiyor. Aynı zamanda yaşadığınız coğrafyayı değiştiriyor, insanları dönüştürüyor, alışkanlıkları siliyor, yenilerini dayatıyor. Farkında olsanız da olmasanız da.
Büyüklerin varlığını rahmet, nefesini bereket sayan bir kardeşiniz olarak söylüyorum:
Gençleşen bir toplum, doğru okunursa büyük bir nimettir.
Yanlış okunursa da büyük bir kayıp.
Ben gençleşen topluma umutla bakanlardanım. Çünkü gençlik; enerji, cesaret, sorgulama ve değişim demektir. Ama Yozgat gençleşirken, Yozgat’ın bakış açısı yerinde sayıyorsa işte orada durup düşünmek gerekir.
GENÇLİK DEĞİŞİRKEN ŞEHİR NEDEN AYNI?
Bugün Yozgat’ta sokaklar genç. Okullar genç. Üniversite genç. Ama karar mekanizmaları yaşlı…
Yaşlı derken yaştan bahsetmiyorum; zihniyetten bahsediyorum.
Geçmişte kalması gereken, karanlık mahzenlere kilitlenmesi gereken, mümkünse bir daha hiç açılmaması gereken oyunların hala sahnede olması can yakıyor. Ne insana faydası var, ne bu şehre.
Gençliğin önüne hala “biz böyle gördük” duvarı örülüyor.
Ya da gençlik karanlık mahzenlerde kalması gereken karanlık odalarda yarını arıyor. Zarar vereceğini bile bile aynı tekrara düşüyor.
Bir şehir gençleşirken, yönetim dili de gençleşmeli.
Risk almalı, dinlemeli, anlamalı.
Bir kıssa anlatılır:
Bir kasabada yıllardır aynı saati tamir eden yaşlı bir saatçi varmış. Genç bir çırak gelmiş, “Usta bu saat artık çalışmıyor” demiş. Usta bakmış, kurcalamış, “Biz yıllardır böyle yaparız” demiş. Çırak yine uyarmış: “Ama zaman değişti.”
Saat durmuş, usta direnmiş.
Kasaba zamanı kaçırmış.
Yozgat’ın hikayesi de buna benzemesin diye yazıyorum bunları.
Genç kardeşim…
Bu şehir senin.
Ama kimse sana altın tepsiyle sunmayacak.
İsteyeceksin, soracaksın, üreteceksin.
Siyasette, sivil toplumda, sanatta, sporda, akademide…
Her alanda “beni de görün” demek zorundasın.
Sessiz kalan değişimi başkalarına bırakır.
Ama şunu da unutma,
Değişim kavga ederek olmaz.
Yakıp yıkarak olmaz.
Kökü inkar ederek hiç olmaz.
Hele gele geçmişin mahzenlerinde, karanlıklarda kaybolması gereken oyunları gün yüzüne çıkarmakla hiç olmaz.
Yozgat; büyükleriyle kıymetli, gençleriyle güçlüdür.
Etle tırnak gibidir bu şehir. Biri olmadan diğeri eksik kalır.
Yozgat gençleşiyor.
Ama yarınlar da gençleşmezse, bu gençlik başka şehirlerin yarını olur.
Ben umudumu kaybetmiyorum.
Çünkü bu toprak çok kez küllerinden doğdu.
Yine doğar.
Yeter ki gençleşen nesli o karanlık mahzenlere hapsetmeyelim.
Yeter ki zamanı doğru okuyalım.