Yozgat’ın yetiştirdiği vatansever emniyet mensuplarından Sakarya Emniyet Müdürü Fatih Kaya. Teşkilatın başarılı ve vatansever isimlerinden Kaya, vatan sevdasını doğduğu topraklar olan Yozgat’la katık etmiş bir Yozgatlı. Görevini başarıyla yerine getiren Kaya’nın özel röportajı bir emniyet mensubunun gönül dünyasından yansıyanlardan oluşuyor.

Sakarya Emniyet Müdürü Fatif Kaya, Yozgat’ın Sorgun İlçesi Duralidayılı Köyü doğumlu başarılı bir isim. Kaya, Sakaryalılar’ın sevip, saydığı, bağrına bastığı, samimiyeti ile Anadolu ruhunu yansıtan bir polis, baba, Yozgatlı, sporcu, hayvan sever…

İŞTE O ROÖPARTAJ

Görev yaptığı Sakarya’da yayınlanan Sakarya Life Dergisi’ne konuşan Emniyet Müdürü, hemşerimiz Fatih Kaya’nın röportajından yansıyanlar şu şekilde:

Öncelikle kendinizden ve sizi bulunduğunuz noktaya getiren hikâyenizden bahsedebilir misiniz?

1967 yılında Yozgat ilinin Sorgun ilçesine bağlı Duralidayılı Köyü’nde dünyaya geldim. Duralidayılı Köyü, Horasan Erenleri’nin kurduğu bir köy... Horasan Erenleri, Anadolu’ya gelinmeden önce manevi olarak zemin hazırlayan önderlerdir. Böyle bir köyde doğmak bana dini ve milli değerlere bağlılığı aşıladı.

Ben hem anne hem baba tarafımdaki ilk torunum, dolayısıyla en büyük torunum, her iki dedemin de kıymetlisiydim. Oldukça geniş bir ailemiz vardı. Bir dedem muhtardı, diğer dedem de köyün imamıydı. Her ikisi de köyde sevilen sayılan insanlardı. Her zaman çok misafirimiz olurdu. El üstünde tutulduğum bir çocukluğum oldu.

Muhtar dedemden devlet simgesini, otoritesini gördüm. Diğer dedem de çok hoş sohbet biriydi, âlimdi. Ondan da çok şey öğrendim, kendisinden esinlendim. Bir zaman sonra babam Ankara’ya taşındı ama ben hala vaktimin çoğunu köyde geçiriyordum. Karakterimin bu köyde şekillendiğini söyleyebilirim.

Ankara’da şehrin kenarında güzel bahçeli bir evde ve güzel bir mahallede yetiştim. Komşu dayanışmasını gördük. Halen oradaki komşularımızı akrabalarımız kadar değerli görürüz. İlişkilerimiz de hep çok iyiydi komşularımızla, bu açıdan şanslı olduğumu hissediyorum.

Okulda başarılı bir öğrenciydim. Hep derecelerle mezun oldum, okulda önde gelen öğrencilerdendim. Liseye meslek lisesinde başladım, Türkiye genelinde elde ettiğim birincilikle teknik liseye geçiş yaptım ve makine bölümünde okudum. Bütün tahsilimi Ankara’da yaptım. Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü kazandım ancak Polis Akademisi’ne girdim. Başvurduğum sene Akademi’ye 10.000 başvuru yapılmıştı, 50 kişi alınacaktı. Ben Akademi’ye 2. olarak girmiştim. Akademi’deyken tekrar sınava girip Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandım ve komiserken de bu okula devam ettim, tamamladım. İlerleyen yıllarda TODAİE (Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü)’nde yüksek lisans yaptım.

Meslekte ağırlıklı olarak terörle mücadele ve asayiş birimlerinde çalıştım. Birçok ilde görev yaptım. 11 yıl doğuda görev yaptım.

Sporun birçok dalıyla ilgilendiğinizi biliyoruz, sporun hayatınızdaki yerinden bahsedebilir misiniz? Karatede siyah kuşak dördüncü Dan, milli hakem ve antrenör seviyelerine geldiğinizi biliyoruz.. Spor size neler kazandırdı, hayatınızı nasıl etkiledi?

Çok küçük yaşlarda karate filmlerinin de etkisiyle spora ilgi duymaya başladım. Önce Taekwondo ile başladım. Kırmızı siyah kuşağa kadar geldim. Bireysel sporlara bir yatkınlığım olduğunu düşünüyorum. Yüzme, kayak ve fitness sporlarıyla ilgilendim. Bu branşların içinde en çok ilgilendiğim, karate sporudur diyebilirim. Uzun yıllar karate sporu yaptım ve kendimi karate camiasının bir parçası olarak görüyorum.

Tayinimin çıktığı illerde önce emniyette birlikte görev yapacağım kişilerle sonra da karate camiasıyla tanışırdım.

Spordaki disiplini ders çalışmaya benzetir ve uyarlardım. Sporda hocalarımız salondan içeriye girdiğimizde bütün dünyayla iletişimimizi kesmemizi isterdi. Öyle ki, kolda saat, boyunda kolye, parmakta yüzük asla istenmezdi. Bunları çıkarırdık. Burada her şey olabilir, bu nedenle karateciler beyaz elbiseyi tercih ederler; beyaz, barışı, kardeşliği temsil eder. Karşı tarafa güç uygulamaktan ziyade kendini savunmak amaçlanır. Hem kendi canın kendine emanettir hem de rakibinin canı sana emanettir. Kendi gücünün farkında olmak önemli bir felsefedir. Karatede rakibinin sınırlarını da kendi sınırlarını da bilmek önemlidir. En büyük prensiplerden biri kontroldür. Bütün bu felsefeleri hayatımın her aşamasında uygulamaya çalıştım. Hem kendi gücümün farkında olmayı hem de karşı tarafın gücünün farkında olmayı her zaman prensip edindim. Kendime şöyle bir felsefe geliştirdim, “Hayatta hiç kimsenin hukukunu çiğnemem ama asla kendi hukukumu da, hakkımı da çiğnetmem”. Karşımdaki kişiye daima saygı gösteririm ve bana da saygı gösterilmesini isterim. Zaten bizim kültürel değerlerimizde de, “kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma” düsturu mevcuttur. Bu prensipleri meslek hayatımda da uygulamaya çalıştım.

Hayatımın her döneminde spor yapmaya çalıştım ve sporsuz bir zamanım geçmedi diyebilirim. Spor yapmak için mekân aramam, donanımım yoksa bile koşu, yürüyüş ve mekik yaparım. Temel spor hareketlerini de hiç aksatmam.

Hobilerim, kitap okumak, gezmek, tiyatro izlemektir. Ailemle, çocuklarımla vakit geçirmeyi severim ve bunlara vakit ayırmak için gayret gösteririm.

Hayvanları korumaya yönelik ne gibi faaliyetleriniz var? Atlı polis uygulaması Sakarya’da faaliyete başladı mı?

Sayın İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’nun talimatlarıyla 81 ilde Çevre, Doğa ve Hayvan Koruma Büro Amirliği’nin kuruldu. Biz de Sakarya ilimizde bu birimi kurduk. Bu doğrultuda Sayın Valimiz ve Büyükşehir Belediye Başkanımız ile konuyu ele aldık.

Büyükşehir Belediye Başkanımız tarafından temin edilecek atlarla en kısa zamanda Kent Park ve Millet Bahçesi’nde bir çift atlı polis ve bir çift atlı zabıta olarak devriye faaliyetlerimize başlamayı planlıyoruz. Bu konuda çalışmalarımız sürüyor, dolayısıyla henüz atlı polis uygulaması faaliyetlerine başlamadık, kısa süre içerisinde eksikleri tamamlayacağız.

İl Emniyet Müdürü olarak hizmet politika ve prensipleriniz nelerdir?

Görevimizi yaparken hizmetlerimizi ve personel sayımızı bulunduğumuz illerdeki suç çeşitlerine ve oranlarına göre belirliyoruz. Hem personel hem de vatandaş memnuniyetini baz alıyoruz. Kendine güvenen, hukuku, haklarını ve sınırlarını bilen, saygılı polis memurları yetiştirmeye gayret ediyoruz.

Polis memurlarımıza; kendilerine, anne ve babalarına yapılmaması gereken muameleyi asla bir vatandaşımıza da yapmamaları gerektiğini aşılıyoruz. Kişi kendi çalışmasından memnun kalınca hizmet kalitesi de artıyor. Dolayısıyla polisimizin davranış biçimi ve geri dönüşler bu noktada çok kıymetli… Personel planlamasında kişiyi en iyi görev yaptığı birimde istihdam ediyor, emaneti ehline teslim etmiş oluyoruz. Böylece insanlar da işlerini severek yapıyorlar.

Sakarya’da suçları azaltmada rekor bir seviyeye geldik. 2018 yılından 2019 yılına tüm suçlarda %11 azaltma sağlarken, bu azalmış rakamın üzerinden 2019’un 9. ayından 2020’nin 9. ayına %16 düşüş daha gerçekleştirmişiz. Hırsızlık suçu nedeniyle açılan dosya sayısı geçmiş yıla göre %42 oranında azalma sağlanmış. Evden hırsızlıkta da tam bir 1 yılda %14 gibi bir azalma sağlandı.

Bütün arkadaşlarımıza “Sakarya’nın huzuru polisin gururudur” temasını işliyoruz.

İl Emniyet Müdürü Fatih Kaya olarak ailenize yeterince vakit ayırabiliyor musunuz? Eşiniz ve çocuklarınız Sakarya’yı nasıl buldular?

Daha önce de ifade ettiğim gibi Yozgat’ta doğdum. Çocukluğumun birkaç yılını orada geçirdim, daha sonra neredeyse tüm hayatım Ankara’da geçti. Meslek hayatımın da 15 yılını Ankara’da çalışarak geçirdim. 11 yıl doğuda farklı illerde görev yaptım. Ama Sakarya, coğrafi açıdan bugüne dek çalıştığım ve yaşadığım illerin en başında geliyor. Ormanları, iklimi, şelaleleri, yaylaları… Gerçekten büyüleyici bir yer olarak görüyorum burayı. Her kültürden insan buraya gelerek birlikte çok anlamlı bir desen oluşturmuşlar. Sakarya’da farklı kültürler mevcut ama hepsinin üzerinde Sakaryalılık kültürü doğmuş. Burada Kafkas yemeklerini tatma imkanımız oldu, Boşnak Böreği, Islama Köfte, Kabak Tatlısı, Geyve Ayvası... Her gün keşfedilecek yerler ve tatlar görüyoruz. Ailem de ben de bu şehri çok sevdik, burada yaşıyor olmaktan çok memnunuz ve kendimizi şanslı hissediyoruz.

Aileme düşkün bir insanım ama işimiz gerçekten çok fedakârlık istiyor. Bu atmosferde aileme ayırabileceğim zamanın en fazlasını ayırmaya çalışıyorum. Ama bunu çoğu zaman yapamıyorum. Çocuklarımın okul kaydını bile geciktirdiğim oldu. Her gittiği yere çocuklarım da benimle geldiler. Bu durum onların eğitimini belki olumsuz etkiledi ama kültürel açıdan gelişimlerine oldukça olumlu etkisi oldu. Ankara, Konya, Elazığ, Bitlis… Eşim bana bütün meslek hayatım boyunca çok destek oldu, onun hakkını ödemem mümkün değil.

İşim ve özel hayatım iç içe geçmiş durumda. Meslek hayatım boyunca telsizimi hiç kapatmamışımdır. Ailemle sohbet ederken bir yandan da telsizi dinlerim. Bazen telsizi bir odada bırakıp başka bir odaya geçsem eşim, çocuklarım telsizi dinler, bana gelişmeleri hemen haber verirler. Misafirimiz varken göreve çıktığım olur. Eşimi, çocuğumu çarşıda, pazarda bırakıp göreve gittiğim olmuştur.

Açıkçası kadın polisler kızlarım, erkek polisler de oğullarımdır. Teşkilat benim ailemdir. Eşim ve çocuklarım bir anlamda benimle birlikte polislik yaptılar. Çok büyük fedakârlıklarını ve katkılarını gördüm, onlar da kendilerini bu aileye mensup hissediyorlar. Kendilerine bu anlamda minnettarım.

Bizim felsefemiz “vatan sağolsun” felsefesidir. Dolayısıyla tüm emeklerimiz ve fedakârlıklarımız vatana feda olsun. İşimizi yaparken bir cephedeki askerin dikkatiyle, o manevi duyguyla yapmaya çalışıyoruz. Bir ülkede huzur ve güvenlik her şeyin başında gelir. Ülkemiz bu açıdan çok şükür bir yeryüzü cenneti, biz bunu sağlamak için her türlü fedakârlığı yapmaya yemin ettik ve bu yemine sadık kalmaya çalıştık. Yaptığımız her şey vatanımıza feda olsun.

Muhabir: Haber Merkezi