Zorların Şehri Yozgat: Bir Çeşme Restoresi Ne Kadar Zor Olabilir?

Abone Ol

Yozgat’ın kaderi zorlarla örülmüş sanki…
Bir yatırım zor, bir girişim zor, bir hayır işi bile zor.
Adeta “zorların şehri” olmuşuz; çünkü kolay olan hiçbir işi kolayca bitiremiyoruz.
Yıllardır söylüyorum: Bu şehirde birinin iyi niyetle taş üstüne taş koyması bile dikenli tellerle çevrili bir yolculuk.
Hadi diyelim ki fabrika yapmak istedin, bürokrasiye takılırsın.
Bir okul kazandırmak istedin, yer tahsisi çıkmaz.
Bir tarihi eseri ayağa kaldırmak istedin, karşına engeller ordusu dikilir.
Bu hikâyeyi abartı sananlar için söylüyorum; işte size bir örnek:
Yozgatlı iş insanı İbrahim Reçber’in Hamidiye Saatli Çeşmesi restorasyon hikâyesi.

TAŞ DEĞİL, SABIR YONTULMUŞ!

Reçber, bu kentin güzelliğine güzellik katmak, tarihi bir emaneti geleceğe taşımak için yola çıktı.
Tarihi Çapanoğlu Camii’nin hemen yanı başındaki Hamidiye Saatli Çeşmesi’nin restorasyonunu üstlendi.
Kimseden destek beklemeden, cebinden harcadı.
Rasyonel Taahhüt A.Ş. aracılığıyla 2021 yılında başlatılan bu süreç, tamamen hayır niyetiyle yürütüldü.
Yaklaşık 5,5 milyon TL harcandı, projenin %80’i tamamlandı.
Ama Yozgat’ın meşhur “zorlaştırma geleneği” burada da devreye girdi.
Reçber’in ifadesiyle; ödemesi yapılan işlerde bile “alınmadı” iddiaları ortaya atıldı, kötü niyetli ithamlarla manevi bir linç kampanyası yürütüldü.
Vergi kaçakçılığından tutun da usulsüzlük suçlamalarına kadar, iyi niyetin üzerine çamur atmakta adeta ustalaşmışız!
Oysa belgeler ortada, yapılan işler ortada, alın teri ortada.
Kaldı ki, bu işin sonunda ticari kazanç değil, şehre bırakılacak bir miras vardı.
İbrahim Reçber açıklamasında şöyle diyor:
“Amacımız sadece bu eserin gelecek nesillere sağlıklı şekilde aktarılmasıdır.
Tüm bu süreçte hiçbir gelir beklentimiz olmadı.
Maddi ve manevi olarak yıprandık ama vazgeçmedik.
Çünkü bu şehir bizim, bu eser bizim geçmişimizdir.”
Ne kadar sade, ne kadar içten bir açıklama değil mi?
Ama işte bu şehirde “sade” olmak bile suç sayılıyor bazen.
Yozgat’ta iyi niyetin karşılığı mı? Engelleme!
Yıllar önce hatırlarsınız; Rönesans firması şehir hastanesini yaptıktan sonra, bir endüstri meslek lisesi hediye etmek istedi bu kente.
Evet, yanlış duymadınız, hediye!
Ama olmadı…
Yer tahsisini yapamadık, yapmadık, beceremedik.
O okulun kapısında okuyacak çocuklar başka şehirlerde okuyor bugün.
Bu şehirde bir şey yapmak isteyen, önce “hangi gruptansın?” sorusuyla karşılaşır.
Yardım teklif eden bile sorgulanır: “Acaba ne menfaati var?”
Ve böyle böyle, Yozgat bir şey kazanamadan, kaybetmeye alışmış bir şehir haline gelir.
Bir şehri büyüten, iyilikleri çoğaltanlardır
İbrahim Reçber’in yaşadığı süreç, aslında Yozgat’ın hastalıklı bürokratik reflekslerinin özeti.
Kıskançlık, dedikodu, iftira ve kişisel hesaplar…
Hepsi bir araya geliyor ve “memleketine vefa göstermek isteyenleri” pişman ediyor.
Bu durum sadece Reçber’in değil, geçmişte benzer girişimlerde bulunan birçok hayırseverin de hikayesidir.
Oysa şunu artık anlamamız gerekiyor:
Bir şehir, kendisine iyilik yapmak isteyenleri yıpratırsa, bir daha kimse o şehre elini uzatmaz.
Ve o zaman o şehir, sadece taşlarıyla değil, kalpleriyle de yıkılır.

“YAPAN DEĞİL, ENGELLEYEN HATIRLANIYOR!”

Bir gün bir dervişe sormuşlar:
“Bu şehir neden ilerlemiyor?”
Derviş, bir duvarın önünde durmuş, “Bak” demiş, “burada herkes taş koymak yerine taş çekiyor.”
Yozgat’ın bugünkü hali de maalesef bu.
Yapanın değil, engelleyenin sesi daha gür çıkıyor.
Yapan alkış beklemez ama engelleyen alkışı çoktan kapmış oluyor.
Hülasa,
Yozgat zor bir şehir, evet.
Ama bu zorluğu doğa vermedi, biz inşa ettik.
Her defasında dikenli telleri biraz daha sıkılaştırdık.
Oysa yapmamız gereken çok basitti:
Taş koyan elin önünü açmak, iyi niyetlinin yoluna gölge düşürmemek.
Hamidiye Saatli Çeşmesi restore edilecek elbet, çünkü bu milletin vicdanı hala yaşıyor.
Ama umalım ki bir gün şu “zorlaştırma kültürünü” de restore edelim.
O zaman Yozgat sadece taşla değil, kalple yeniden inşa edilir.