Son yıllarda lahana, avokado ve kinoa gibi süper gıdalar büyük ilgi görse de, bazı sebzeler besleyici değerlerine rağmen yeterince tanınmıyor. Bunlardan biri de “ilkbahar soğanı” olarak bilinen, yeşil soğanın daha olgun formu. Dip kısmındaki küçük soğan oluşumu ve hafif aromasıyla dikkat çeken bu sebze, özellikle Doğu Asya mutfaklarında çorba, erişte, salata ve kızartmalarda yaygın olarak kullanılıyor.
Klasik soğanlara göre daha düşük oranda kükürt bileşiği içerdiğinden doğrandığında göz yaşartmıyor. Allium ailesinin bir üyesi olan ilkbahar soğanı, bağışıklık sistemini güçlendiren ve iltihaplanma ile kalp hastalıklarına karşı koruma sağlayan antioksidanlar açısından zengin. İçeriğinde bulunan allicin maddesi, hücre hasarını önleyerek bazı kanser türlerinin gelişimini yavaşlatabiliyor.
Ayrıca flavonoid ve polifenoller sayesinde serbest radikalleri nötralize ederek yaşlanma sürecini yavaşlatıyor ve kronik hastalık riskini düşürüyor.
Bir fincan doğranmış ilkbahar soğanı, günlük lif ihtiyacının yaklaşık yüzde 10’unu karşılıyor. Lif açısından zengin olması sindirim sistemine, kan şekeri dengesi ve tokluk hissine katkı sağlarken kolesterol seviyelerinin düzenlenmesine yardımcı oluyor. K vitamini içeriğiyle kemik sağlığını desteklerken, karoten, lutein ve zeaksantin gibi bileşiklerle göz sağlığını koruyor. C vitamini ve kuersetin sayesinde bakteri, virüs ve mantarlara karşı doğal bir kalkan oluşturuyor.
Bununla birlikte, huzursuz bağırsak sendromu (IBS) veya reflü rahatsızlığı olan kişilerde sindirim sorunlarına yol açabileceği, nadiren alerjik reaksiyon gösterebileceği ve kan sulandırıcı ilaç kullananlarda aşırı tüketimin riskli olabileceği belirtiliyor.
Düşük kalorili, yoğun aromalı ve besleyici değeri yüksek olan ilkbahar soğanı, düzenli tüketildiğinde sağlıklı beslenme düzeninin önemli bir parçası olabilir. Market alışveriş listesine eklenmesi önerilen bu sebze, hem lezzet hem de sağlık açısından güçlü bir seçenek sunuyor.




