Yozgat’ın önemli kültürel miraslarından biri olan ve bugün Yozgat Müzesi olarak hizmet veren tarihi Nizamoğlu Konağı, yalnızca mimarisiyle değil, içerdiği tarihi detaylarla da dikkat çekiyor. Konağın tavan eteğinde yer alan bir resim, geçmişin karanlık bir sayfasını; 1873 yılında Yozgat’ta yaşanan büyük yangını gözler önüne seriyor.
Resimde, birbirine bitişik üç katlı, kırma çatılı ve kiremit örtülü evler, yoğun alevlerin içinde resmedilmiş. Alevlerin yükseldiği ve siyah dumanların gökyüzünü kapladığı bu sahne, şehrin büyük bir felaketle sarsıldığını dramatik bir şekilde yansıtıyor. Her ne kadar resimde yangının yeri açıkça belirtilmese de, çizim tarzı ve evlerin mimarisi bu şehrin Yozgat olduğunu güçlü şekilde işaret ediyor.
Yozgat Yangını: 19. Yüzyılda Bir Şehrin Küllere Karışan Hikâyesi
Osmanlı arşivlerinde yer alan kayıtlara göre, Yozgat'taki büyük yangın 1873 yılında, muhtemelen Nisan veya Mayıs aylarında meydana geldi. Sultan Abdülaziz döneminde yaşanan bu yangında; 3 han, 3 hamam ve 240 dükkân tamamen kül oldu. Şehrin ekonomik merkezi olan bu bölgede özellikle Protestan cemaati büyük kayıplar yaşadı.
O tarihteki resmi kayıtlara göre Yozgat’ta, 8.170 Müslüman, 5.500 Ermeni, 400 Rum ve 160 Protestan’dan oluşan 14.230 nüfus yaşamaktadır. Ve yine ne gariptir ki Yozgat’ta da tıpkı Kayseri’deki gibi bir yangın çıkacağı bir kaç haftadır bekleniyormuş.
Yangının ilginç bir yönü ise, 1870 yılında Kayseri'de yaşanan benzer bir yangından yalnızca iki buçuk yıl sonra meydana gelmiş olması. Kayseri yangını da tıpkı Yozgat yangını gibi çarşı merkezinde başlamış ve kısa sürede tüm yapıları sarmıştı. Her iki yangınla ilgili resmi belgelerde geçen “beklenen yangın” ifadesi, yangınların doğal değil, muhtemelen kasıtlı olarak çıkarıldığına işaret ediyor.
Yangınla Sarsılan Şehir, Kıtlıkla Diz Çöktü
Yozgat’ı vuran tek felaket yangın değildi. Aynı yıllarda bölgeyi etkisi altına alan büyük kıtlık, halkı açlıkla karşı karşıya bıraktı. Osmanlı belgelerinde, köylerde ambarların yağmalandığı, insanların elde kalan son eşyalarını bir parça zahire için satmaya çalıştığı bilgileri yer alıyor.
1290 tarihli bir telgrafta, Yozgat’ta zahire azlığı nedeniyle bazı karyelerde halkın ambarlara saldırdığı ve bu nedenle asker sevkiyatının yapıldığı bildirilmiş. Sungurlu gibi komşu bölgelerde açlıktan ölen insan sayısının 5.000’e ulaştığı, cenazelerin günlerce gömülemediği gibi korkunç bilgiler belgelerde açıkça ifade edilmiş.
Resimdeki Yangın ve Sessiz Tanık: Nizamoğlu Konağı
Nizamoğlu Konağı’nın tavanında yer alan bu yangın resmi, sadece sanatsal bir öğe değil, bir hafıza mekânı işlevi görüyor. Kiremit çatılar, üç katlı evler ve yükselen dumanlar, Yozgat’ın belleğinde iz bırakan o büyük yangının sessiz tanıklığını yapıyor.
Bu tarihi belge niteliğindeki resim, o dönem Yozgat’a gelen yabancı seyyahların da dikkatini çeken kiremit örtülü çatılarla süslenmiş şehir manzarasını çarpıcı bir şekilde betimliyor. Resimdeki detaylar, dönemin şehir dokusuna dair ipuçları vermekle kalmıyor; aynı zamanda halkın yaşadığı büyük acıyı da hissettiriyor.
“Kıtlık Karşısında Her Şey Unutulur”
Yangın kadar etkileyici olan bir başka gerçek ise, o dönemde halk arasında yaygın olan bir ifadede gizli: “Kıtlık karşısında bütün bunlar unutulur.”
Bu söz, dönemin insanlarının yaşadığı travmayı ve kıtlığın yarattığı derin acıyı özetliyor. Açlık öyle büyük bir sınav olmuş ki, yangın gibi büyük bir felaket bile hafızalarda ikinci planda kalmış.