Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesinde yer alan ve günümüzde Akdağmadeni Lisesi ek binası olarak kullanılan Debboy Binası, Osmanlı döneminde askeri depo olarak inşa edildi. 1899 yılında yapımına başlanan ve 1900’de tamamlanan bu iki katlı yapı, Redif-i Asakir-i Mansure olarak bilinen Redif Teşkilatı için depo görevi görmekteydi. Yapı, mimari detayları, plan şeması ve cephe özellikleriyle 19. yüzyıl sonu Osmanlı kamu yapılarının tipik bir örneğini sunuyor.
Redif askerlerinin eğitim ve lojistik ihtiyaçlarını karşılamak için inşa edilen Debboy binası, zamanla işlev değiştirerek eğitim alanında kullanılmaya başlandı. Orijinal olarak iki katlı ve dikdörtgen planlı inşa edilen yapının iç mekanları çeşitli tadilatlarla günümüze uyarlanmış durumda. Ancak yapının dış cepheleri, büyük oranda özgün mimari karakterini koruyor.
Mimari Özellikler: Batı Etkisi ve Osmanlı Yorumu
Yapının dış cephesinde yuvarlak kemerli pencereler, silme kuşaklarla belirginleştirilen kat ayrımları ve cephe simetrisi dikkat çekiyor. Giriş kısmında yer alan revaklı bölüm, dönem mimarisinin vazgeçilmez öğeleri arasında yer alan üçgen alınlık ve sütunlar ile desteklenmiş. Bu tarz mimari öğeler, Tanzimat sonrası Osmanlı mimarisinde Batı etkilerinin yoğun şekilde hissedildiği bir döneme işaret ediyor.
Anadolu’da Benzer Yapılarla Mimari Akrabalık
Akdağmadeni Debboy binası, Ilgın (1894), Kastamonu-Daday (1904) ve Çorum-İskilip gibi Anadolu’daki diğer Redif yapılarıyla benzer plan şemasını paylaşıyor. Bu benzerlik, Osmanlı’nın taşrada standardize edilmiş bir kamu yapısı modeli geliştirdiğini göstermesi açısından önemli.
Koruma ve Belgelenme Sorunu
Redif Teşkilatı’na ait yapılar üzerine yapılan araştırmalar sınırlı kalırken, bu binaların çoğu ya unutulmuş ya da yanlış işlevlerle dönüştürülmüş durumda. Akdağmadeni örneği ise mimari dokusunu nispeten koruyarak, bu alandaki çalışmalar için önemli bir kaynak oluşturuyor.
Tarihi Debboy binası, Osmanlı’nın askeri ve mimari mirasını yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda Anadolu'daki taşra şehirlerinde Tanzimat sonrası kamu yapılarının izini sürmek isteyen araştırmacılar için de değerli bir örnek sunuyor. Bu tür yapıların korunması ve belgelenmesi, Osmanlı kent hafızasının sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşıyor.