Küçüktüm iki yaşında; Her dediğimin yapıldığı, hayır kavramını duymadığım belkide yeni öğrendiğim zamanlar, herkes beni severdi etrafımda pervane gibi dolaşırlardı çok mutluydum çoookkk!
* * *
Bana birşeyler oluyordu; vücudum bebek aklımsa artık büyüdün diyordu. Bebeklik ile çocukluk çizgisinin arasında gidip geliyordum. "Ben büyüdüm bebek değilim" diyordum ama yinede bazı işlerimi yapmak için anneme muhtaçtım. İsteklerimi yerine getirebilmek için genelde ağlardım. Birçok şeye yumrularımı sıkarak, ayağımı yere vurarak itiraz ederdim. "Hayır, istemiyorum, gelmem, yapmam" ifadelerini bol bol kullanırdım. Yine isteklerim yapılmadığında" başımı yere vurar, anneme babama vurur, eşyalarımı çevreye fırlatır ve bazen öfke patlamalarım olurdu. İştahìmda kesilmeler vardı, uyku problemlerim vardı, gece bazen geç yatar, yada gecenin bir vakti anne-babamı kaldırırdım. Annem babam tepki verdiğinde küserdim, kendi kendime alınır, konuşurdum. Kendime çok güvendiğim için ailem kapılara dikkat etmese komşuya bile giderdim. (Hatta kere yapmıştım, komşuya gitmiş, komşu teyzede aileme haber vermeyi unutmuştu. Ailem heryerde aramıştı, çok korkmuşlardı oysa ben oyun oynamış, onları cezandırmıştım. Sonra ailem buldu çok kızdılar ama ben neye kızdılar anlamıyordum.) Sonra ailem benim bu davranışlarım için uzmana götürdü. İki yaş sendromu dediler, ne sendromu, bunlar geçici rahatsızlıklardı hiç sevmedim bu kelimeyi hiçç...
* * *
Peki ama anne babalar ne yaptı dersiniz?
Onlar artık bu durumu “doğal bir davranış” olarak karşılamaya başladılar. Çocuk gelişiminde, her gelişim döneminin kendine has özellikleri ve zorlukları olduğunu öğreniyorlardı. Artık 2 yaş süreci de bu gelişimin bir parçası olduğunu kabul ettiler. Baskılayıcı ve engelleyici tavırlardan olabildiğince kaçındılar. Çünkü bu tepkiler benim sadece öfkemi hararetlendirecek; ama söndürmeyecekti. Bu nedenle olabildiğince sakin ve ılımlı karşılamaya çalıştılar. Öfkelendiğim zamanlarda dikkatimi başka bir yöne çektiler. Benimle savaşmak yerine, hemen ilgimi çekebilecek farklı bir seçenek sundular. Yani “ hayır” dediğim bir konuda ağlıyor ve bağırıyordum. O zaman bana “aaa ben yeni bir oyun öğrendim. Bu oyunda tüm oyuncakları konuşturabiliyorsun. Bence onu oynayalım. Çoook eğleneceksin.” derlerdi, ilgi çekici bir oyun dikkatimi dağıtırdı. Her şeyi benim dilimde anlatarak öğretmeye çalışırlardı. Bu bana çok iyi gelirdi. Benimle kaliteli zaman geçirirlerdi. Kaliteli ve etkin vakit.. Beraber tabletle oynamak sadece yan yana olmanızı sağlamazdı. Ancak beraber diyalog kurduğumuz bir evcilik oyunu, bir tamiratçılık oyunu daha kaliteli oluyordu. Benim anne-babama anlatmak istediklerimi onlar boyumun seviyesine inerek ve gözlerinin içine bakarak dinlerlerdi.
* * *
Sizlerde unutmayın ki; Amacınız
çocuğunuzu kendi seviyenize çekmek değil, kendinizi onların seviyesine indirerek iletişime girmenizdir. Çocuğunuz size bir isteğini anlatırken onun sözünü asla tamamlamayın, kendisinin cümlesini bitirmesini bekleyin. Bu davranışınız çocuğunuzun kendini ifade etme özgürlüğünü hissetmesini sağlarken, hem de sizin ona değer verdiğinizi gösterecektir. Çocuğunuza karşı davranışlarınızda tutarlı olun. Çünkü bu tutarlılığın korunması çocuğunuzun kendini güvende hissetmesini sağlayacaktır.
****
Özgüvenli ve mutlu bir çocuk yetiştirebilmek, dileğiyle..
Sağlıcakla, Sevgiyle ve Takipte kalın.