Yasin hoca Yerköy ün Kördeve köyüne tayin olduğunda bekardı. Evini götürüp yerleştirdik. Biz de haftada bir giderdik. Bizim hanım evinin temizliğini yapar, yemeğini hazırlar; ben de ufak tefek işlerini yapardım. Köy yazın çok sıcak oluyordu. Bahçede oturulmuyordu. Bahçedeki tahta kanepelerden dumanlar çıkıyordu. Oldukça sıcaktı.
Bir gün oğlum Yasin hoca köyde hastalandı. Kıpırdayacak hali yoktu. Bizde o gün Yozgat’a gidecektik. Yasin hocayı hasta yatağında o vaziyette bırakıp Yozgat’a geldik. Elini uzatıp hadi baba güle güle gidin diyecek hali yoktu. Bu anımda aklıma geldikçe hala kendimi tutamam ağlarım. Onu bu vaziyette niye bırakıp gittik diye. O zamanlar rahmetlik annem sağ idi. Yaşlı ve hasta olduğu için, Yasin hocayı köyde o vaziyette bırakmak zorunda kaldım. Bu üzüntü de benim içimden hiç gitmez.
Bir gün yine Yasin hocayla köyde odun kesiyoruz. Ben Yozgat’tan spiral testeremi aldım. Buna ağaç kesme testeresini taktım bu vaziyette odunları kesiyorduk. Ben odunları elimle tutuyorum, Yasin hoca da elektrikle bu spiral testere ile odunları kesiyordu. Bir ara hızarı elinden kaydırdı. Benim sağ başparmağımın alt kısmına hızarı sıçrattı. Elimden fazla miktarda kan akmaya başladı. Yasin hoca çok korktu. Hemen eve koştu, kolonya pamuk alıp geldi. Kanı durdurmaya çalışıyordu. Evdekilerde çok korkmuşlardı. Onlarda ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Kan hiçbir şekilde durmuyordu. Yasin hoca hemen beni aldı. Çok acele olarak Yerköy devlet hastanesinin aciline getirdi. Buradaki doktor baktı muayene etti. Ben kanamayı durdurup basit yollu bir dikiş atacağım. Siz amcayı çok acele olarak Yozgat Şifa hastanesinde benim çok iyi başarılı bir doktor arkadaşım var ona götürün benim de selamımı söyleyin, o size gereken en iyi ilgiyi gösterir dedi.
Yasin hoca beni arabası ile çok suratlı bir şekilde aldı, en kısa zamanda şifa hastanesine yetiştirdi. Yerköy Hastanesindeki doktorun verdiği kağıdı da şifa hastanesindeki arkadaşına verdi. Bu doktor da bize çok iyi davrandı. Madem benim meslektaşım bana göndermiş dedi. Beni hemen ameliyata aldı. Bir saat gibi kısa bir ameliyattan sonra beni çıkardı. Odama getirdi hadi büyük bir geçmiş olsun. Ameliyatını başarı ile yaptık. 15 gün sonra gel alçını alıp pansumanını yapacağız. Bir ay kolun alçıda duracak hiçbir şekilde kolunu oynatmayacaksın dedi. Bir ay kadar bunun zorluğunu çektim. Bir ay sonra alçımı aldılar eski halime kavuştum.
Yasin hoca Kördeve köyünde hocalık yaparken. Ramazan aylarında her gün bir aile, evine tüm köy halkını iftara davet ederdi. Çok güzel adetleri vardı. Yasin hoca da bu köyün adamlarını yediden yetmişe çok sever, sayardı. Çocuklarını, gençlerini okutur. Hatta kış mevsiminde ihtiyarlara bile Kur’an öğretirdi. Köyde bir cenaze olsa gider elinden gelen her şeyi yapardı. Köyde cenaze olduğunda hoca cenaze evinde devamlı bulunur. Cenaze evine kim gelse onun için kuran okurdu. Kim gelse tekrar tekrar kuran okurdu. Böyle bir adetleri vardı.
O köyde yaşayanların çoğu rahmetli oldu. Allah rahmet eylesin. Yasin hoca kimin öldüğünü duysa o köye gider cenaze ile ilgilenirdi. Elinden gelen her türlü ilgiyi gösterirdi.
Bugünkü anlatacakların bundan ibaret olup, haftaya başka bir makalede buluşmak üzere yazımı FARUK NAFIZ ÇAMLIBEL in
HAN DUVARLARI şiiriyle bitiriyorum. Hepinize selamlar, saygılar, sevgiler.
FARUK NAFIZ ÇAMLIBEL
HAN DUVARLARI
“Hana sağ indi. Ölü çıktı geçende “
Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti.
Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti…
Gönlümü Maraşlı nın yaktı kara haberi.
Aradan yıllar geçti işte o günden beri
Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.
Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar !
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
Ey hanların gönlünü sızlatan duvarlar !...