Bugünkü makalemde oğlum Yasin hocayla Yerköy-Kördeve köyünde geçen anılarımdan bahsedeceğim.

Bundan 14- 15 yıl kadar önce oğlum Yasin hoca nın Kördeve köyüne tayini çıktı. Ramazan ayı idi. Arkadaşları ile annesini de alıp, tayini çıktığı köyü ziyarete gitti. Bende evde hasta annemle birlikte evde kaldım. O gün bizim eve plastik 2 tonluk su tanki gelecekti. Ben onun gelmesini bekliyordum. Bu yüzden ben köye gidemedim. Üstelik annem hem yaşlı hemde hasta idi.

Su deposunun gelmesi oldukça gecikti. İftar vakti yaklaşıyordu. Evde kömürlü kat kaloriferi vardı. Bunun temizliği bakımı yakması oldukça zaman alıyor, üstelikte çok eziyetli oluyordu. Evin içinde olduğundan her tarafı iyice batırıyordu. Oldukça eziyet veriyordu.

Kaloriferi temizledim. Odununu kömürünü koydum yaktım. Oğlum Yasin hoca ve annesi gecikmişlerdi. İftarın vakti yaklaşıyordu. Ben devamlı telaşlanıyordum. Ne yapacağımı bilemiyordum. Bir o tarafa bu tarafa nereye gideceğimi ne yapacağımı şaşırmıştım. Plastik 2 tonluk su deposu da hala gelmemişti. Onun için de endişeleniyordum. Sonunda su deposu traktörle geldi. Sokağa indirip gittiler. Onu da tek başıma binbir zorlukla evin damının üzerinden bahçeye indirdim. Oruç oruç oldukça zor oldu. Neyse bu işi de bu şekilde atlatmıştık. İftarın vakti de iyice yaklaşmıştı. Yasin hoca ile annesi hala köyden gelmemişlerdi. Onlardan ümit yoktu. Yemek yapmak işi de bana kalmıştı. Üstelik vakit de iyice daralmıştı. Elimden gelen bildiğim yemekleri hazırlamaya başladım. Bir yandan da onların gelmesini bekliyordum. Bu sırada da iftarın vakti geldi sofra hala hazır değildi. Aradan yarım saat kadar daha vakit geçtikten sonra softa hazır hale geldi. Hala Yasin hoca ve annesi ortalıklarda görünmüyordu. Aradan bir yarım saat daha geçtikten sonra eve geldiler. İyice yorulmuşlar ve iyicede acıkmışlardı. Benim yaptığım yemekleri çok beğendiler. Yemekleri iştahla yediler. İyice yorulmuşlardı. Köyü beğendiklerini söylediler. Yorgunluktan ayakta duracak halleri kalmamıştı. Hemen yatıp uyudular.

Köyün camisinin hemen yanında hocaya ait güzel bir lojmanı vardı. Yasin hoca bu köye çok emek verdi. Lojmana fazladan bir oda daha yaptırdı. Lojmana güneş enerjisi taktırdı. Bahçesine güzel bir araba garajı yaptırdı. Caminin bahçesini de lojmanın bahçesini de çok güzel düzenledi. Elinden gelen gayreti esirgemedi. Camiyi de lojmanı da en kısa zamanda çok güzel bir hale getirdi.

Kördeve köyünün 4-5 km yakınında Cakcak köyü vardı. Bu köyün hocası ile de tanıştı. Birbirlerine gidip geliyorlardı. Birbirlerinin her türlü işlerinde yardımlaşıyorlardı. Bahçede semaver kuruyorlar mangal yakıyorlardı. Hoşça vakit geçiriyorlardı.

Bu köyün çok yakınında bir de Karaosman köyü vardı. Bu köyünde Halil hoca diye çok iyi çok efendi hafız bir hocası vardı. Bununla da arkadaş oldular. Birbirlerine devamlı gidip geliyorlardı. Hoşça vakit geçiriyorlardı. Köy yerde başka türlü vakit geçmiyordu. Birbirlerinin bahçesini düzenliyorlar, belliyorlar. Semaver , mangal yakıyorlar hoşça vakit geçiriyorlardı.

Aradan fazla bir zaman geçmedi karaosman köyünün hafız hocası HALİL hoca köyde bir komşusuna yardım etmek için onun Fiat marka traktörü ile tarlasını sürüyor, traktör tarlada büyük bir taşa takılıyor. Traktörü taştan kurtarmaya çalışırken birden az ilerideki yardan aşağı traktörle birlikte devriliyor. Halil hoca oracıkta rahmetli oluyor. Savcı, doktor gibi ilgili görevliler gelene kadar zavallı Halil hocam traktörün altında o şekilde bekletildi. İlgili görevliler gelip inceleme yaptıktan sonra HALİL hocamı traktörün altından çıkartıp Zile ilçesi Boldacıtekkesi köyüne defin ettiler. Halil hocamın 3 yaşında bir kız çocuğu vardı. Bir de yeni doğmuş bir çocuğu vardı. Evine gidip çok yemeğini yemiştik. Çok üzüldük. Bir defasında oğlum Yasin hoca ile birlikte köydeki bir cenazenin mezarının başında Yasin hoca ile birlikte Yasin suresi okumuşlardı. Oğlumla birlikte Halil hoca nın Boldacıtekkesi ‘ndeki mezarını ziyarete gittik. Oğlum Yasin hoca da arkadaşı Halil hocaya Yasin okudu. Aklına daha evvel beraber okudukları Yasin suresi gelince kendisini tutamadı. Hem okudu. Hem ağladı. Halil hocanın babası bizi çok iyi ağırladı. İkramlarda bulundu. Onlarla vedalaştıktan sonra köyden ayrıldık. Yozgat’a geldik.

Bugünkü anlatacaklarım bundan ibaret olup , haftaya kaldığımız yerden devam etmek üzere yazımı FARUK NAFIZ ÇAMLIBEL in şiiriyle kaldığımız yerden devam ediyorum. Hepinize selamlar, saygılar, sevgiler.

Faruk Nafız Çamlıbel

Han Duvarları

Garibim namıma Kerem diyorlar

Aslımı el almış haram diyorlar

Hastayım derdime verem diyorlar

Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış ım ben ;

Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,

Korkarım , yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.

Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı !

Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!

Az değildir, varmadan senin gibi yurduna,

Post verenler yabanın hayduduna kurduna!

Arabamız tutarken Erciyes’in yolunu ;

“Hancı dedim, bildinmi Maraşlı Şeyhoğlu nu ?

Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende, Dedi: